KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri
KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri

Mustafa Râkım Unan

Hattat
Doğum Tarihi H. 1291
M. 1874-1875
Ölüm Tarihi H. 1368
M. 1949
Doğum Yeri Bulgaristan-Filibe
Mezar Yeri İstanbul-Edirnekapı Mezarlığı

Fotoğraflar

Sanatkâr Hakkında

Meşhur Hattat Bakkal Ârif Efendi’nin oğlu olarak H. 1291/M. 1873-1874'te Filibe’de doğdu. 1877-1878 Osmanlı- Rus harbinde ailesi ile birlikte İstanbul’a gitti. İbtidâî ve rüşdî tahsîlini yaptıktan sonra Vefâ İdâdîsi’nden mezûn oldu. Bir müddet mekteblerde hüsn-i hat talimiyle meşgul olduktan sonra, babasının son zamanlarında yaşadığı rahatsızlık üzerine H. 1323/M. 1909'dan iyibaren Nûr-ı Osmâniye Cami’ndeki meşkhânenin muallimliğine vekâlet etti.

Babasının vefâtınden sonra muallimlikten alınınca memûriyetle Yalova’ya giderek senelerce orada ikamet etti. Cumhuriyet’in ilânından sonra İstanbul’a dönerek Sıhhiyye Müdîriyeti’nde muhâsebe mümeyyizi olarak görev aldı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi muhâsebeciliğine getirilip yaş itibârı ile tekaüde sevkedilene kadar görev yaptı. Bilâhare Güzel Sanatlar Akademisi’ne hüsn-i hat muallimi olduysa da, H. 26 Cum‘ade’l-âhire 1368/M. 25 Nisan 1949 tarihinde vefât etti. Edirnekapısı Kabristânı’nda babasının civârına defnedildi.

Eserleri

Akrabalar

Bakkal Ârif Efendi
Babası

Hocaları

Bakkal Ârif Efendi
Hüsn-i Hat

Talebeleri

Mahmud Bedreddin Yazır
Aklâm-ı Sitte
Mâcid Ayral
Aklâm-ı Sitte

İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar İbnülemin Mahmud Kemal İnal

Merhûm ile sık görüşerek ahvâline vâkıf olan Nûrullah Pertev Bey, muhtırasında diyor ki:

Kimseninkine benzemeyen akidelere ve kendine has bir îmana sahib, bir müslim idi. İlm-i hatda zayıf, ulûm-ı sa’irede ez’af idi. Böyle olmakla beraber hiçbir bahis yokdu ki, kemâl-i harâretle iştirâk etmesün. Bu derin yoklukda varlık göstermek istemesi, hüsn-i mü’ageretde ehibbâyı müşkilâta düşürüyordu. Babasının ibrâmı üzerine yazı ile meşgûl olmuşdu. Fekat âsâr-ı hattiye vücûde getirememişdi. Pederinin kitâbe-i kabri, onun yazısı ise de Sâmî Efendi’nin – âdeta yeniden yazarcasına – kalem-i tashihinden geçmişdir…

Babasının terceme-i hâlinde not olarak şöyle demişdim:

Babasının kabir taşındaki kitâbeden başka yazısı görülmediğinden aşağıdaki kıt’ayı irâd etmek zarûrîdir:

Görmedik hâttını amma hattat

Olduğundan bize bahseylerdi

Belki yazmışdı, fekat ahbâbı

Görmedik yazdığını derlerdi

Lâkin bir şeyi görmemekle onun yokluğu icâb etmiyeceğinden “yazı yazmamışdır, hattat değildir” diye hükm-i kat’î vermek de câ’iz olamaz. “Mustafa Râkım ile haşrolsun”, demekle iktifâ etmek muvâfıkdır. Rûz-i mahşerde ilâhi Râkım.

§

Bu satırları yazdıkdan hayli müddet sonra bir yazısı ele geçdiğinden Râkım’lar sırasında terceme-i hâlini yazmayı uygun gördüm. Nümûne olarak dercedilen o yazı, Nûrullah Pertev Bey’in bahsetdiği menkûlât cümlesinden değil de, hakîkāten kendi yazısı ise şâyân-ı takdirdir. Rivâyet olunduğuna göre hattatlıkda devam etmemişdir. Öyle olmasaydı elde epey eseri bulunurdu.   

Ketebe.org İsmail Orman

Nûr-ı Osmâniyye Cami’ndeki meşkhânenin mu‘allimliğinde babasına vekâlet etmişse de, hüsn-i hatta babası ayârında bir kudret ibrâz edememiştir. Hatta babasının mezartaşı için yazmış olduğu kitâbeyi, Hazret-i Bakkal’ın şânına layık görmeyen Sâmî Efendi, âdeta yeniden yazarcasına kalem-i tashîhinden geçirmiştir. Nitekim babasından vefâtından sonra mezkûr görevden azledilmiştir.

Bundan sonra yazı ile fazlaca ilgilenmemiş olan Mustafa Râkım Unan’ın Süleymâniye Kütüphânesi’nde H. 1325/M. 1907 tarihli sülüs “el-Hakku ya’lü velâyu’li aleyh” levhâsı(DB. no: 71) vardır. Meşkhânedeki mesâ’îsi esnâsında Mâcid Ayral ve Mahmud Yazır’ı yetiştirmiş, Güzel Sanatlar Akademisi’nde de bilgilerini öğrencilerine aktarmakdan imtinâ etmemişti.