KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri
KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri

محمد أمين يازجي

Neyzen, Emin Dede, أمين ده ده
Hattat
تاريخ الميلاد H. 1300
M. 1883
تاريخ الوفاة H. 1364
M. 1945
محل الميلاد İstanbul-Tophane
مكان الدفن İstanbul-Eyüp

الصور

نبذة عن الفنان

Hırka-i Sa‘adet Cami hatibi Hâfız Eyyüb Sabrî Efendi’nin oğlu olarak H. 5 Cemâziye’l-evvel 1300/M. 14 Mart 1884 tarihinde Tophâne’de dünyaya geldi. Hattat Hatib Ömer Vasfi Efendi’nin kardeşidir. İbtidâî tahsilini tamamladıktan sonra Feyziye Rüşdîsi’ni ve Mekteb-i İdâdî-i Mülkî’yi bitirdi. Daha sonra Mekteb-i Hukuk’a ve Hoca Nurî Efendi’nin Süleymâniye Cami’ndeki dersine devâm ederek tasavvûrâta kadar okuduysa da, hocasının vefâtı üzerine icâzet alamadı.

1902'de mezun olduktan sonra Posta ve Telgraf Nezâreti Mektûbî Kalemi’ne mülâzım oldu. Daha sonra müsevvidliğe terfi ettiyse de, Harb-i Umûmî'nin patlak vermesi üzerine Erkân-ı Harbiye Dairesi Harita Şubesi’ne alındı. Burada da ikinci kısım mümeyyizliğine kadar yükseldi. 1923'ten sonra memuriyete Ankara’da devam edip 1927’de kısm-ı evvel mümeyyizliğine terfi etti. 1931'de emekliye ayrılarak İstanbul’a döndü.

Babasından intikal eden Tophâne’deki evinde musıkî ve hat çalışmaları ile meşgul olmağa başladı. Ancak 1943'te vücûdunun bir tarafına felç isabet etmesi nedeniyle aşığı olduğu sanatları icrâdan mahrûm kaldı. Bu hâlde iken 3 Şubat 1945 tarihinde vefât etti. Eyüp Kabristanı’nda medfûn bulunan ağabeyi Hatib Ömer Vasfî Efendi’nin yanına defnedildi.

أعماله

الأقارب

عمر وصفي (الخطيب)
Erkek Kardeşi

الأساتذة

no image
Çukurcumalı Abdülkadir Kadrî Efendi
الأقلام الستة
Sadık Bey
خط

İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar İbnülemin Mahmud Kemal İnal

Hasteliği esnâsında birkaç def‘a evine gitdim. Şâkirdleri yatağının yanında ney üfledikçe “burası tekke oldu!” diyerek neşvelenirdi. Vefâtından bir hafta evvel de gitmişdim. Bi-hûş bir hâlde idi. Yanına oturdum. Gözlerini açdı, dikkatle bakdı. Sağlam elile elimi yakalıyarak üç def‘a öpdü. Müte’essir oldum. Vefâtından vaktinde haberdâr olub da cenâzesinde bulunamadığıma – vefâtı kadar – te’essüf etdim.

Mütedeyyin, hâlim, sâf-dil bir Mevlevî dedesi ve pek değerli bir hattat, bir musikî-şinâs idi. Neyzenlikde akranına fâ’ik idi.

Muhiblerinden hattat Necmeddîn Okyay Efendi dedi ki:

Emîn Dede, yazı taklid etmekde son derece mâhir idi. Şeyh, Râkım, Mahmud Celâleddîn gibi büyük hattatların yazılarını verdim. Güyâ fotoğrafla alınmış gibi aslından asla farkı olmıyarak taklid etdi. En büyük kudreti sülüs ve nesihde idi. Güzel ta’lik de yazardı. Büyük kardeşi Ömer Vasfî Efendi’nin celî yazılarının pürüzlerini alır, yazıya keskinlik verirdi. Gâyet mükrim ve sâlih idi. Yalnız bir hilye-i şerîfe yazmışdır. Bâkî Efendizâde Müfîd Bey’de idi. Kur’an yazmamışdır.

Son günlerde gördüğüm Türk Musikîsi Dergisi’nde Hâlil Can Bey’in mekālesinden şu satırları naklediyorum:

Emîn Efendi’nin kıra’eten musikîde yegâne mu’allimi Altıncı Da’ire-i Belediyye muhâsebecisi Sâdık Bey [Hâfız İshâk Efendizâde] merhûmdur. Râ’if Dede’nin vefâtından sonra geceleri Sâdık Bey’e devam edüb evvelâ ’nevâ’ faslından başlıyarak bir çok nadîde eserler geçmiş ve her dersi müteâkib notalarını yazmışdır... Bol-âhenk Nûrî Bey’e de devamla pek çok eser geçmiş ve onun bestelediği ’karcâğar’ ve ’buselik’ âyinlerini kendinden yazmışdır... Dârü’l-elhân’da ney mu’allimi olmuşdur... Eski üstâdlar, kıymetli eserleri öğretmekde pek kıskanç imişler. Bizler, Emîn Efendi’den kıskançlık görmek şöyle dursun, herkesin ’çantalık’ diye vermedikleri eserleri onun ısrarı ile yazar ve meşk ederdik.

Kardeşi gibi onun da hayatı bekârlıkla geçmiş, ancak son zemanında evlenmişdi.

Vefâtından sonra, evvelâ harab evinde, bi’l-âhare – evin çökmesinden korkularak – âşinâlardan birinin apartmanında, başda kıymet-şinâs, değerli muhârrir ve mu’allim Hakkî Sühâ Bey olduğu hâlde diğer hurmetkârları ve şâkirdleri tarafından – tevşih yerine – âyin-i şerîfler okunarak ve neyler üflenerek mevlîd kıra’et edilmişdi. Bi’l-âhare terkedildi. Bizde hangi iyi şey devam eder ki, o etsün. Son okunan mevlîdi müte’akiben şu kıt’a sânîh olmuşdu:

Can-fezâ bir meclis oldu doğrusu

Nâylerden mest olub döndüm eve

Şüphe yokkim raks ederdi şevk ile

Dinliyen insan değil, olsa deve   

Ketebe.org İsmail Orman

Musıkî-şinas Kişiliği

Mehmed Emîn Yazıcı, üstün ahlâkî meziyetleri ile tipik bir “Osmanlı efendisi” idi. Nitekim bu husûsiyetleri nedeniyle Ahmed Hamdî Tanpınar’ın Huzur adlı romanının karakterlerinden dahi olmuştu. Asıl şöhretini elde etmiş olduğu musıkî sahasına Nusretiye Cami kayyımlarından Hâfız Hâşim Efendi’den ve Galata Mevlevîhânesi kudümzenbaşısı Râ’if Dede’den aldığı meşklerle başlamış olan Mehmed Emîn Yazıcı, Galata Mevlevîhânesi neyzenbaşısı Azîz Dede’den başlayıp Bahariye Mevlevîhânesi Şeyhi Hüseyin Fahreddîn Dedeefendi ile Hakkî Dede’den aldığı meşklerle ilerletmiş olduğu neyzenlikteki mahâreti sâyesinde 1918’de, henüz çile çıkarmamış olduğu hâlde Galata Mevlevîhânesi’nin neyzenbaşılığına getirilmiş, bir müddet sonra uhdesine tevdi edilen Üsküdar Mevlevîhânesi neyzenbaşılığı ile birlikte tekkelerin kapatılmasına kadar devam etmişti.

Bu esnâda dînî musıkîde Zekâ’î Dede’nin oğlu Ahmed Irsoy, Karabaş Dergâhı Şeyhi ve Kadırîhâne Tekkesi zâkirbaşısı Hobcuzâde Ahmed Efendi ile kardeşi Şeyh Rızâ Efendi’den ve dîn-dışı musıkîde de Bol-âhenk Nurî Bey ve Râ’uf Yektâ Bey’den müstefiz olarak bilgi ve görgüsünü geliştirmiş olan Mehmed Emîn Yazıcı, musıkî alanında yegâne-i zaman olduğu gibi, Hamparsom usulü nota tertîbini öğrenerek, ta’lim etmiş olduğu âsâr ile bestelerini notaya aktarmış ve Türk musıkî tarihinin kaynak eserlerinden biri olan mükemmel bir mecmu’a vücûda getirmişti.  

Ahmet Hamdî Tanpınar’ın, “bir medeniyetin en yüksek cihâz olarak kendisini seçtiği insanlardan biri” olarak tanımladığı Mehmed Emîn Yazıcı’yı, musıkî ve hüsn-i hat sahalarında ibrâz etmiş olduğu mahâretle Kazasker Efendi ile kıyaslayabiliriz. Ancak onun en büyük talihsizliği, Kazasker Efendi’nin zamanında zirve günlerini yaşayan o medeniyetin sert bir kültürel dönüşüm yaşadığı dönemin karakterlerinden olmasıdır. 

Ketebe.org İsmail Orman

Hattat Kişiliği

Feyziyye Mekteb-i Rüşdîsi’ndeki tahsîli esnâsında Abdülkadir Kadrî Efendi’den aklâm-ı sitte dersleri alarak başladığı hattatlığa, önceleri bir meslek nazarıyla bakmamış olan Mehmed Emîn Yazıcı, Erkân-ı Harbiye Da’iresi Harita Şu’besi’nde görevlendirildikten sonra yazıyla daha ciddî şekilde ilgilenmeğe başlamıştı. Ancak ağabeyi Hatib Ömer Vasfî Efendi’nin üstâdı Sâmî Efendi’den yeterince istifâde edememiş olması, hüsn-i hatta tekâmüle erişmesine müsa’ade etmeyecekti. 

Daha ziyâde ağabeyinin yazılarını inceleyerek, sülüs ve nesihte kendini geliştirmeye çalışan Mehmed Emîn Yazıcı, esâtize-i mümtâzenin yazılarını tetkîkle ta’lik hattında da kendini yetiştirmişse de, asıl büyük mahâretini yazı taklîdinde göstermişti. Necmeddîn Okyay’ın teşvîkiyle yöneldiği bu sahada Şeyh Hamdullah, Hâfız Osman, Mustafa Râkım ve Mahmud Celâleddîn gibi hüsn-i hat üstâdlarının yazılarını, aslından tefrîk olunamayacak derecede başarıyla taklîd ederdi.