Muhammed Nûrî el-Mısrî
مدرسة الحافظ عثمان في الأقلام الستة
الصور
نبذة عن الفنان
Aslen Kudüslü olmakla birlikte, genç yaşında Kahire’ye göçüp uzun müddet orafa ikamet etmiş olduğundan, medrese eğitimi için gittiği İstanbul’da “Mısrî” lâkabı ile anılmıştır. Kahire’deki tahsili esnâsında Cezâ’irî Hüseyin Dilâver Efendi’den sülüs ve nesih dersleri almış, İstanbul’da da hocasının hocası Büyük Derviş Alî Efendi’den yeniden aklâm-ı sitte meşkederek icâzet almıştır. Derslerini tamamladıktan sonra tekrar Mısır’a dönerek muhtelif kitâbet hizmetlerinde bulunduktan sonra, memuriyetle yeniden İstanbul'a dönmüş ve bu kere de Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi’ye devam etmeye başlamıştır.
Hâfız Osman vâdisinde eriştiği tekemmüle istinâden Sultan 3. Ahmed tarafından Galata Sarayı’nın meşk hocalığına tayin edilmiş, Sultan Mahmud'un cülusundan sonra da Topkapı Sarayı’nın hüsn-i hat muallimliğine nasbedilmiştir. Haftada bir gün de Ayasofya Cami yanındaki mektebde yazı talim ettirirdi. Ancak bir müddet sonra, saray hattatlığından haksız şekilde azledilmiş, bunun üzerine Mısır’a dönerek yazı ve talebeye meşk vermekle meşgûl olmağa başlamış ve bu hal üzere iken H. 1162 senesinde orada vefât etmişse de, medfeni malûm değildir.
الأساتذة
التلامذة
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Kudsî’dir. Mısr-ı Kâhire’de tavattun edip hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshi Cezâ’irî Hüseyn Dilâver’den temeşşuk ve izn ü icazetle tefevvuk eylemiştir:
Fe-mâ mukallimü ezfârî sivâ kalemi
Ve lâ ketâ’ibü adâ’î sivâ kütübî
me’âline mazhar olmakla fâtiha-i ahd-i Sultân Mahmûd Hânî’de kıbletü’l-merâm olan dârü’l-fühûl İstanbul’a vusûl buldukta, ikrâmen bir vakt-i hâlîde Sarây-ı Cedîd’e mu’allim-i meşk ta’yîn olunmakla, Enderûn-ı Hümâyûn’a dahi kadem-nih-i duhûl olmuştu. Hâmîleri olan tavâ’ifin zevâlinde bunlar dahi me’mûren aslına ric’at ve beldesine avdet eyledikte, bu sefer-i meferr sebeb-i şöhret ü şân olup onda dahi Paşa Sarâyı hâcesi olmuştu. Şeref-yâb-ı icazet eylediği şâkirdânınna müselsel tûmâr bir izn-nâme vermek bunların de’bidir. Lâkin adem-i ihtimam u tenkîhten nâşî silsile ricali muttasıl değildir. O üstâd-ı kâmil erzel-i ömre vâsıl bir pîr-i münîr oldukta “şâhsâr” (1162) târihinde tünd-bâd-ı ecelden bîh-i hayâtı ber-kende olmuştur. Târih:
Hurûf-âsâ sutûr-ı adni Seyyid Nûrî bula cây (1162)