KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri
KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri

Abdullah Nizâmeddin Efendi

Hattat
تاريخ الميلاد H. 1310
M. 1892
تاريخ الوفاة H. 1363
M. 1944
محل الميلاد İstanbul
مكان الدفن İstanbul-Merkez Efendi Mezarlığı

الصور

نبذة عن الفنان

Beyazıt Devlet Kütüphânesi müdürü Hattat Hasan Tahsîn Efendi’nin oğlu olan Abdullah Nizâmeddîn Efendi İstanbul’da doğmuştur. Rüşdî tahsilini tamamladıktan sonra bir müddet babasının yanında çalışmış, daha sonra Millet Kütüphânesi’ne memur edilmiştir. Kütüphâne müdürü Ali Emîrî Efendi ile aralarında, babasından kalma bir divan nedeniyle tartışma çıkması ve tehdit edilmesi üzerine zaten bozuk olan halet-i ruhiyesinin büsbütün perişan olduğu ve bu olaydan sonra evine kapandığı rivayet edilen Abdullah Nizâmeddîn Efendi, yegane geçim kaynağı olan annesinin vefatı üzerine canına kıymıştır. Mezarı Merkez Efendi Mezarlığı’ndadır. Aklam-ı sitteyi babasından meşkederek icazet almış olan Abdullah Nizameddin Efendi, sülüs ve celîsinde bir hayli gelişim göstermiş hattatlardan idi. İbnülemin’in ifadesine nazaran, eğer ruh hali müsaade etseydi daha da gelişim göstereceği muhakkaktı. terâkki etmişdi. Hüsn-i hattın yanında musikî de mahir olduğu, İsmâil Hakkî Bey’den de ud meşki aldığı bilinmektedir.

أعماله

الأقارب

حسن تحسين أفندي
Babası

الأساتذة

حسن تحسين أفندي
الأقلام الستة

İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar

Bir gün kütübhânede kimse kalmadığı bir sırada müdîr efendi, eline kâğad kesmeğe mahsus bıçak şeklindeki tahtayı alub “Dîvânı vermezsen bununla seni öldürürüm!” diyerek üstüne yürümüş. Dertmend Nizâmeddîn, tahtayı bıçak zannedüb korkmuş. Eve geldiğinde annesi, gördüğü perişân hâlden telâş ederek sormuş. O da macerayı nakledüb bir daha kütübhâneye gitmiyeceğini, çünki hayatını kaybedeceğini söylemesile zevallı kadın dilhûn olmuş.

Senelerce – evin avlusunda, sokak üstünde bulunan – yer odasına kapandı. Kimseyi yanına sokmazdı. Annesi kapunın altındaki delikden yemek verirdi. Pencereleri gazetelerle örtüp gûya suikastden korunurdu. Çocukluğundan beri hâl ve hareketlerinde biraz gayr-ı tabiîlik görülürdü. Yukarıda söylenilen hâdise, sadece aklını değil, bir tarafdan da mâ’işetini ihlâl etdi.

-

Şu’urunu yitirdiği günlerde Bakkal Hasan Efendi’ye yazdığı tezkire şâyân-ı rikkat ve dikkat olduğundan dercedildi:

 

Nebâhatli nezâhatli bakkalların şâhı hazretlerinin huzur-ı şeref-fezâlarına:

 

Ey! a bakkalların şâhı edüb i’tâ şu erzakî

Ne çayım var, ne yağ kaldı kerem eyle gözüm ânî

Size versin Hudâ bari, Nizâmeddîn-i du’a-hânî

Şeker, peynir, tereyağı, ne var gönderseniz gâhı

Ta’zim-i ihtirâmla ma’ruz-ı nizâmnâmeleridir ki,

 

Tenezzühen İzmir’de güzâr eden vâlidem hazretleri bu günlerde geleceğinden o zeman ücretini itâ etmek üzere ber vech-i muktezî me’kûlâtı i’tâya lûtf-ü mürüvvet buyurmaları müsterhâmdır fermân.

 

2 Şeker 2 Nohud 2 Patates ilâ-âhirihi.

 

Nizâmeddîn