Hasan Hayrullah Efendi
نبذة عن الفنان
Tersâne-i Â’mire yoklamacılarından Hamdullah Efendi’nin oğlu olup 1830’larda Kasımpaşa’da dünyaya geldi. Hacı Hâfız Ahmed ve Eğinli Mehmed Kasım efendilerden dînî ilimler ve musıkî dersleri aldı. Sesinin güzelliği ile dikkat çektiğinden Sultan Abdülmecîd’in emriyle saraya alındı. Zamanın önde gelen hânende ve sâzendelerinden musıkî dersleri aldı. Bu arada Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den de istifade etti.
Bir müddet Sultan Abdülmecid’in müezzinlik hizmetinde bulundu. H. 1269/M. 1852’de Kazasker Efendi baş-imâmlıktan ayrıldığında imâm-ı sânî-i sultânîliğe onu tayin ettirdi. Sultanın vefâtına değin bu görevde kaldı ve Sultan Abdülazîz’in cülûsunda, Gemlik ve Yalova arpalıklarıyla baş-imâmlığa terfi etti. Birkaç ay sonra da Anadolu Kazaskerliği Pâyesi’ni elde etti. Sultanın Avrupa seyâhatine iştirâk ve dönüşünde Anadolu Kazaskerliği’ne tayin edildi.
1869’da Rumeli Kazaskerliği Pâyesi’ni aldıysa da, 1871’de Tersâne-i Â’mire Müftüsü ve ertesi sene yeniden imâm-ı şehriyârîliğe getirildi. 1874 senesinde şeyhü’l-islâmlık makamına erişen Hasan Hayrullah Efendi, Sadrazam Hüseyin Avnî Paşa ile anlaşamadıkları için 40 gün sonra azledildi. Ancak 12 Mayıs 1876’da ikinci kez tayin edildiği bu makamda, Sultan Abdülazîz’in hal’i için çalışan Hüseyin Avnî Paşa ve Midhat Paşa’nın önderlik ettiği komiteye iştirâk etmek mecburiyetinde kaldı ve sultanın hal’ine cevâz veren fetvânın altına imzasını attı.
Senelerce
hizmetinde bulunduğu Sultan Abdülazîz’in hal’ ve müte’akiben katline vesîle
olan Hasan Hayrullah Efendi, Sultan 2. Abdülhamîd'in tahta çıkışının ardından 27 Temmuz
1877’de azledilerek, Şeyhü’l-harem ünvânıyla Hicâz’a gönderildi. 1880’de bu
görevden de azledilerek, komitenin diğer üyeleri ile birlikte Ta’if’de ikamete
mecbur edilen ve sıkıntılı geçen bir sürgün hayatından sonra 1898 senesinde
orada vefât etti.
الأساتذة
Ketebe.org İsmail Orman
Hasan Hayrullah Efendi’nin pek bilinmeyen hattatlık yönü,
Sultan Abdülmecîd’in emriyle alındığı saraydaki eğitimine dayanır. Mü’ezzin-i
sultânî olduğu esnâda Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den musıkî yanında aklâm-ı
sitte meşkederek icâzet almıştır. Dest-i hattıyla muhârrer fetvâlarından, pek
çok ilmiye mensubu gibi hatt-ı ta’likin dekayıkına vâkıf olduğu anlaşılmaktaysa
da, hocası hakkında bir bilgi yoktur.