Şeyh Alî Sırrî Efendi
Eşrefzadeالصور
نبذة عن الفنان
Bursa, Setbaşı’ndaki Şa’bânî dergâhının şeyhi Gâlib Efendi’nin oğlu olarak H. 1269/M. 1853'te mezkûr tekkede doğdu. Şeceresi baba cihetinden Eşrefzâde-i Rûmî ve ana cihetinden de Niyâzî-i Mısrî hulefâsından Şeyh Ahmedü’l-gazzî’ye uzanır. Dergâhın mürîdlerinden hususî sûrette tahsîl gördüğü gibi babasından tarikat terbiyesi aldı. Hilâfet aldıktan sonra ceddi Eşrefzâde-i Rûmî ve Ahmedü’l-gazzî dergâhlarının meşihâtında bulundu. Bu esnada Şeyh Osmân Şems Efendi’den de tekmîl-i sülûk eyleyip vefâtından bir müddet İstanbul’a giderek, Salkımsöğüt’teki Aydınoğlu Dergâhı şeyhi olan hâlifesi Azîz-i İzzî Efendi’den inâbetini tamamladı.
Daha sonra memleketine dönerek irşâd ile meşgul olmaya başlayan Şeyh Alî Sırrî Efendi, Azîz-i İzzî’nin daveti üzerine gittiği İstanbul’da, mürşîdinin dîvânını istinsâh etmekte iken, H. 26 Safer 1332/M. 24 Ocak 1914 tarihinde, dergâhda “Hayy” ism-i şerîfi okunurken vefat etti. Ertesi gün turûk-ı âliyye dedegân ve dervişânı tarafından kaldırılan cenâzesi, Ayasofya Cami’nde edâ edilen namazın ardından Karacaahmet’te medfûn bulunan mürşîdinin yanına defnedildi.
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar İbnülemin Mahmud Kemal İnal
İstanbul’a geldiğini ve Hazreti Şems’in dîvânını yazmakda olduğunu İzzî-yi Azîz, bana söylemişdi. O sıralarda bir gece kardeşim Ahmed Tevfîk merhûmla medûvven dergâha gitdik. Bir odada zayıf, uzun boylu, kırca uzun sakallı, güzel yüzlü, mü’eddeb bir zâtla biraz görüşdük. Hüviyetini ve müsâfireten dergâhda ikâmet eylediğini sonra öğrendik. Bundan yirmiyedi gün sonra 26 Safer 1332[24 Ocak 1914]’de Cuma günü dergâhda “Hayy” ism-i şerîfi okunurken hatm-i nefes etdi. Ertesi gün cenâzenin önünde turûk-ı âliyye dedegân ve dervişânı tehlil-hân olarak Ayasofya Cami’ musallasına götürüldü. Orada şu beyt sünûh etdi:
Oldu Sırrî mazhâr-ı esrârı hay
Hayy-ı kāyyûm rûhûnu şâd eylesün
Cenâze namazının edâsından sonra Ahırkapu’ya indirilüb istimbotla Harem İskelesi’ne naklolundu. Üsküdar meşâyihi, dervişânı, bir mikdar topcu askeri, polis ve belediyye me’murları teşkil-i sufûf ederek Karaca Ahmed civârında Hazreti Şems’in türbesi kurbünde ihzâr olunan lâhitde vedi’a-i rahmet-i rahman kılındı.
Şems kānde ise zerreleri ânde olur[1]
Sabah Gazetesi’ne yazılan fıkrada “hayatını zühd ü takvâ ile imrâr ederek umûmun mazhâr-ı hurmeti olmuş bir zât-ı sütûde-sıfat idi. Hatt-ı ta’likdeki mehâreti meşhur idi.” deniliyor.
Oğlu Şemseddîn Efendi Bursa’da Evkāf me’muru iken İzmir’e nakl ve sonra da tekā’üt edilmişdir. 15 Teşrin-i evvel 1918’de İzmir’de vefât etmişdir. Onun da güzel ta’lik yazdığı haber verilmişdir.
Ketebe.org İsmail Orman
Hatt-ı ta’liki
meşâyih-i Mevleviyye’den Mehmed Zekî Dedeefendi’den meşketmiş olan Şeyh Alî Sırrî Efendi, İran muhâcirlerinden “Sâhib-i Kalem” nâmıyla ma’rûf Mirza Aka Afşar’dan da İran
tarzı hat-ı ta’likin inceliklerini öğrenmiştir. Ayrıca Çelebi Sultan Mahâllesi
sâkinlerinden Hoca Hasan Efendi’den teberrüken temeşşûkle icâzet almıştı.
Ta’likin yanında sülüs de yazardı.
Ulucami’de ve Sultan
Murad Cami’nde büyük kıt‘ada levhâları bulunan Şeyh Alî Sırrî Efendi’nin Keçecizâde Fu’ad Paşa’nın vefâtına dâ’ir
yazdığı manzûmeyi hâvî H. 1285/M. 1868 tarihli levhâsı da paşanın türbesine
ta’lik edilmiştir(Env. no: 11). Ayrıca Kavak Suyu çeşmeleri ile Bandırma’daki
Haydar Çavuş Cami’nin şadırvanındaki yazılar, Kumle-i Sâgir Cami’nin derûnunda
ve Ahmedü’l-gazzî Dergâhı’nda pencerelerin üstünde bulunan yazılar da dest-i
hattıdır.
Ehibbâsının ricâsı üzerine Kudurî, Târikatnâme ve Devrannâme gibi kitaplar da istinsâh etmiş olan Şeyh Alî Sırrî Efendi’nin, Bursa’da bir hayli talebe yetiştirmiş olduğu menkûl ise de, esâmîsi tesbit edilememiştir.