Sikke Ressamı Ömer Efendi
مدرسة الحافظ عثمان في الأقلام الستة
نبذة عن الفنان
Küttâbdan Ürgüblü Hüseyin Efendi’nin oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Uzun müddet Sikke-i Hümâyûn ressamlığı yaptığı için hattatlar arasında “sikke ressamı” künyesiyle anılmıştır. Zekası ve yetenekleri ile dikkati çekince, genç yaşta olduğu hâlde Enderûn-ı Hümâyûn’a alındı. Burada mükemmel bir tahsîlin yanında Kâtû Mehmed Efendi’den aklâm-ı sitte meşkederek icazet aldı. Daha sonra Enderûn’da bazı küçük memuriyetlerde bulunup Hatice Turhân Sultan’ın kethüdâsı Mehmed Efendi’nin kitâbet hizmeti ile saraydan çerâğ edildi.
1693'te Hac’ca gitmek için Sultan 2. Ahmed Hân-ı Sâni’ye hediye ettiği Kur‘ân-ı Kerîm’in beğenilmesi üzerine ihsâna nâil olduğu gibi, Ravzâ-i Mutahhara’ya götürmekle görevlendirildi. Dönüşünde Saray-ı Â’mire’nin kâtibleri arasına katıldı. Bir müddet sonra da meşk hocalığı da uhdesine verildi. Sultan 3. Ahmed'in tahta çıkışından bir müddet sonra tayin edildiği Sikke-i Hümâyûn ressamlığına, 1717 yılındaki vefâtına değin devam etti. Üsküdâr, Karacaahmet Mezarlığı’nda Şerifkuyusu civarında medfun ise de, mezarı günümüze intikal etmemiştir.
أعماله
الأساتذة
التلامذة
Ketebe.org İsmail Orman
Zamanının nâmlı hattatlarından biri olan Sikke Ressamı Ömer Efendi, başlarda hocasının yolundan ayrılmamışsa da, onun vefâtından sonra Hâfız Osman tarzına yönelmiştir. Bu husûsta ondan bizzât istifâde edip etmediği bilinmezse de, o vadinin mümtâz hattatları arasında yerini almıştır. Vazîfesi nedeniyle tuğra tertibinde de son derece mâhir olup Sultan Ahmed Hân-ı Sâlis’in ekseri tuğrasını o tersîm eylemiştir.
Sultan Ahmed Hân-ı Sânî’ye hediye eylediği de dâhil olmak üzere 36 Kur‘ân-ı Kerîm yazdığı menkûl olan Sikke Ressamı Ömer Efendi’nin H. 1108/M. 1696-1697 senesinde kaleme aldığı mushâf-ı şerîfi ile tarihsiz Delâ‘ilü’l-hayrât’ı görülmüştür. Yeğen Mehmed Paşa Kütüphânesi’nde de H. 1101/M. 1692’de nesihle istinsâh ettiği İbrahim bin Muhammed’in Guynetü’l-mütemâllî Şerhü Münyeti’l-musâllî adlı eseri bulunmaktadır.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Ürgübi’dir. İstanbul’da nevbethâne kurbünde Nâzır-ı Harameyn-i Şerîfeyn Ağa-yı Dârü’s-sa’âde Abbâs Ağa mektebi ve hammâmı kurbünde tavattun eylemiştir. Hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshi Kato Mehmed Efendi’den telemmüz ve envâ’-ı hutûtun çâşnî-i hüsnünden telezzüz edip ba’de’l-izn vâlide-i mâcide-i Sultân Mehmed Hân-ı Râbi’in kethudâsı Mustafâ Efendi’nin kitâbetlerinde iken resm-i sikke-i hümâyûn hidmetiyle dahi Hâfız Osmân Efendi mahlûlünden me’mûr olup ricâl-i Enderûn ile semere-i ülfet, bilâ-vazîfe Enderûn-ı Sarây-ı Hümâyûn’a dahi mülâzemet ve ta’lîm-i hatt-ı gılmân-ı Enderûn ile dahi isbât-ı haysiyyet eylemişti. Tenmîk-kerdeleri olan mushaf-ı şerifi Sultân Ahmed Hân-ı Sânî’ye hediyye-i behiyye edip ba’de’l-kabûl me’mûlü olan hacc-ı şerifin zâd u râhile-i behâsı olmak üzere bin altın atiyye-i hümâyûn ile memnûn olup ve mushaf-ı mezbûr kendilere teslim ve Ravza-i şerife -alâ sâkinihâ’s-salâtü ve’t-teslîm- dâ’ire-i aliyyesinde nihâde-i rahle-i ta’zîm olunmak üzere tenbîh ü tekrîm olunmuştu. Bu vech üzere edâ-yı hidmet-i fariza eyledi. Otuz altı aded mushaf tenmîkiyle şeref-yâftedir. “Hayr-ı ömri” (1130) târihinde bekaya seferi ve Üsküdar’da Şerif Mezâristânı verâsı makam oldu. Lâkin seng-i mezâr vaz’ı niçe zamân müyesser olmayıp hâlâ nâ-ma’lûm kalmıştır. “Hep münderis olmakda âsâr-ı selef şimdi.”