Yamakzâde Sâlih Efendi
مدرسة الحافظ عثمان في الأقلام الستة
الصور
نبذة عن الفنان
Abdullah Efendi nâmında bir zâtın oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Küçük yaşta babasını kaybedince, Mukabele-i Süvârî Kîsedârı Mehmed Efendi’ye yamak olduğundan "Yamakzâde" künyesiyle tanındı. Mehmed Efendi'nin himâyesinde iyi bir tahsîl ve terbiye gördükten sonra, yine onun delâletiyle Mukabele-i Süvârî Kitâbeti’nin hulefâlarından oldu. Nice zaman hizmetten Hac vazîfesini ifâ etmek üzere kutsal topraklara gitti. Ancak hacı olduktan kısa bir müddet sonra rahatsızlanınca Medîne-i Münevvere’de ikamete mecbûr kaldı. Nihâyet H. 1189/M. 1776 senesinde Ma‘an’da vefât ederek, oraya defnedildi. Öte yandan Hat ü Hattâtân’da “H. 1210 senesinde hayatta olduğu” beyân edilmektedir.
أعماله
Ketebe.org İsmail Orman
“Musıkîye âşina, na’if, tez-meşreb ve za’ifü’l-endâm bir zât” olduğu menkûl olan Yamakzâde Sâlih Efendi’nin Târikat-ı Nakşibendiye’den Kaşgârî Abdullah Efendi’nin hilâfetine de nâ’il olmuş idi.
Aklâm-ı sitteyi henüz çocuk yaşta iken Hüseyin Hablî’den meşketmeye başlayıp H. 1145/M. 1733 senesinde icâzet almış olan Yamakzâde Sâlih Efendi’nin, zamanında “hâlife-i sâlis” lâkabıyla yâd olunması, hocanın üçüncü tilmizi olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca daha sonra Dağıstânî Abdülmü’min Efendi’den de tecdîden nesih dersleri almış, Mukabele-i Süvârî Kalemi’ne başladıktan sonra Reisü’l-küttâb Nu’mân Efendi’den öğrendiği dîvânîde de mahâret sahibi olmuş idi.
Böylelikle zamanının ma’rûf kalem erbâbından biri hâline gelmiş olan Yamakzâde Sâlih Efendi, aklâm-ı sittede ömrü boyunca Hâfız Osman’ın yolundan ayrılmamış, gerek onun ve gerek Şeyh Hamdullah’ın âsârını tedkîk ile hüsn-i hatta tekemmüle sarf-ı gayret etmişti.
Öte yandan Hat ü Hattatân’da “İstanbul’da Cerrâh Paşa Cami’ karşısında sâkin ve kesret-i kitâbet ve tertîb-i murakka’ât ve kıta’ât ile ma’rûf bir hattat” olduğu beyân olunmakta ise de, günümüze ulaşabilmiş âsârı mahdûddur.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Mukâbele-i süvârî hulefâsından Hacı Kîsedâr Mehmed Efendi tebennî eyleyip bu takrîb ile hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshte ihtimam u tehalük ve İpçi Hüseyn Pîr’den izn ü icâzet-i vaz’-ı lafza-i ketebe tedârük eyleyip sâ’ir aklâmı dahi âti’z-zikr Nu’mân Re’îs emsâli üstâdlardan te’sîs eylemiştir. Sâ’ir ulûm-ı âliye ve Tarîka-i Nakşbendiyye’de dahi tedârük-i nisbet-i haysiyyet eyleyip hîn-i tahrîrimizde kalem-i mezbûrda "Halîfe-i Sâlis" ve "Yamak Salih Efendi" şöhretiyle mâkistir. Hâsılı vaktimizin erbâb-ı ma’ârifinde aslah-ı mevcûd, fâyikü’l-akrân denmeğe sâlilı bir merd-i fatihtir. “İstirâhat-i Salih” (1199) târihinde âzim-i hac olup esnâ-yı râhta Ma’ân nâm mahalde fevt olmuştur.