İmâm Mehmed Efendi
TokadîHafiz Osman's School in the six scripts
About Artist
Tokat’ta doğdu için “Tokadî” ve vazîfesine nisbetle “İmâm” lâkablarıyla tanınan Mehmed Efendi, hıfzını memleketinde tamamladıktan sonra medrese tahsîli için İstanbul’a gitmiştir. Bu esnâda Hasan Üsküdârî’den aklâm-ı sitte meşkederek icazet aldı. Kısa zamanda Şeyh Hamdullah üslûbunda hatt-ı nesihin mümtaz simalarından biri haline geldi.
Eserlerine düşmüş olduğu ketebelerde imâm olduğunu beyân etmiş olmasına rağmen, nerede görev yapmış olduğuna dâir bir bilgi bulunmayan İmâm Mehmed Efendi’nin mesâîsinden arta kalan zamanda yazı ile meşgul olduğu nice mushâf ve evrâd-ı şerîf yazdığı bilinmektedir. H. 1045/M. 1635-1636 veyâ H. 1052/M. 1642 senesinde vefât etmiş olduğu menkûl ise de medfeni ma’lûm değildir.
Relatives
Masters
Students
Ketebe.org İsmail Orman
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphânesi’nde bulunan Mehmed bin Tâceddîn’in Risâle-i Kavâ‘id-i Hat(R., 1505) adlı eserini istinsâh etmiş olan İmâm Mehmed Efendi’nin Sabancı Müzesi’nde H. 1043/M. 1633 ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphânesi’nde de H. 1 Ramazân 1041/M. 22 Mart 1632) tarihli bir mushâf-ı şerîfi(H, 322) bulunmaktadır. Ne yazık ki bu son eser, Atatürk Kültür Merkezi’nde sahnelenen “IV. Murad” isimli piyes münâsebetiyle oluşturulan sergide iken, 27 Kasım 1971 tarihinde çıkan yangında Sultan Murâd’a ait resim, kaftan ve benzeri eşya ile birlikte yanmıştır.
İstanbul Üniversitesi Kütüphânesi’nde bulunan H. 1048/M. 1638 tarihli mushâf-ı şerîfinin(AY, 6677) hikâyesi ise son derece ilginçtir. Müstakîmzâde’nin naklettiği bu hikâyeye göre, Sultan Murâd, Bağdat Seferi’ne çıkmadan evvel hayır du‘a almak üzere devrin bazı âlim ve san‘atkârlarını davet eder ve bu esnâda huzurda bulunan İmâm Mehmed Efendi’den de bir mushâf yazmasını ister. Mehmed Efendi ise hiç çekinmeden pazarlığa girer ve 1000 guruş ister. Bunun üzerine Sultan Murâd pey akçesi olarak 1000 altın verir.
Bağdat’ın fethinden sonra İstanbul’a döndüğünde İmâm Mehmed Efendi’nin henüz tezhiblenmemiş cüzlerini tedkîk eden Sultan Murâd, “İmâm Efendi, bu mushâfın sonu hattı itibâriyle baş tarafından daha hoş olmuş, niçin mutâbık değil?” diye sorar. Doğal olarak hattın yazıldıkça güzelleşeceğini söyleyeceği yerde, “Baş tarafı Bağdâd’ı fethetmeniz heyecânıyla, son tarafı da fetihlerinizin devâm edeceği hayâliyle yazılmışdır da ondan” karşılığını verir. Mehmed Efendi’nin 1000 altına daha nâ’il olmasını sağlayan bu iltifât için Müstakîmzâde’de de “Satılır bir sözü bin dînâra” mısra’ını söylemiştir.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Üstâd-ı nâmdârî Hasan-ı Üsküdarî’den tekmil-i sünen-i rivâyet-i hüsn-i hat edip zîver-i mihrâb-ı üstâdiyyet ve muktedâ-yı cemâ’at-i ehl-i ma’rifet olmuştur:
Ve in akarca alâ rakkin enâmilehu
Akarra bi’r-rikki kuttâbu’l-enâmi lehu
vasf-ı hâli olmuştur Sultân Murâd teshîr-i Bağdâd murâd eyledikte ba’zı sulehâyı tatyîb kasdında bunları dahi da’vet ve bir mushaf-ı şerif kitâbetiyle emr buyurup onlar dahi cevâbına “Kavilsiz bu bâzâra giremem, bahâsını ta’yîn buyurun ki, teşrifinize dek hem du’â hem şevk ile resîde-i intihâ olur inşâallâhu ta’âlâ” dedikte ta’accüb edip “matlûbun ne mikdârdır?” diye sultân-ı zamân istintâk eyledikte “Bin kuruştan aşağı yazamam!” diye kafi cevâb verip pâdişâh-ı âgâh dahi “bin altın tahte’l-hisâb” deyip atâ eyledikte İmâm gayret ile şâd-kâm olur. İki sene mürurunda avdet-i hümâyûn vâki’ olup eczâ-yı mushafı huzûr-ı hümâyûna îsâl eyleyip Sultân Murâd hazretleri dikkat ü im’ân buyurup ve bir su’âl hâtıra gelip “İmâm efendi, bu mushafın hattı evvelinden âhiri dahi hoş olmuş. Niçin mutabık olmamış?” dedikte, vâkı’â yazdıkta hüsn bulur, lâkin İmâm-ı zarif cevâbında “Evâ’ili feth-i Bağdâd helecânıyla ve evâhiri sürûr-ı feth ve meserret-i kudümünüz hayâliyle yazıldı” deyip bin altın dahi bahşâyiş-i sultânîye nâ’il olmuştur:
Satılur bir sözi bin dînâra
Rıhletine bu mısra’-ı fakirâne târihtir:
İmâm-ı ehl-i ta’lîm eyledi mihrâb me’vâyı (1052)