Ahmed Ziya Akbulut
Ahmed Ziyâeddîn BeyFotoğraflar
Sanatkâr Hakkında
İtfâiye müdürlerinden Mustafa Rızâ Efendi’nin oğlu olarak, İstanbul Kıztaşı’nda doğdu. Kuleli Askerî İdâdîsi’ni ve ardından Mekteb-i Harbiyye-i Şâhâne’yi bitirerek 1888’de piyâde mülâzim-i sânîsi olarak orduya katıldı. H. 1309/M. 1891-1892’de Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nin resim şubesine girdi. Birincilikle mezun olduğu okulda riyâziye ve menâzır eğitimi aldığı gibi, Müneccimbaşı Pazarcıklı Hüseyin Hilmî Efendi’den de ilm-i nücûm öğrendi. Askeri okullarda muallimlik, Matbaa-i Askeriye, Mekteb-i Harbiye Matbaası, Evkaf-ı İslâmiye Müzesi ve Belediyye Kütüphânesi'nde müdürlük yaptı. Umûmî Harb’in nihâyetinde binbaşı rütbesiyle emekliye sevkedildikten sonra, Pazarcıklı Hüseyin Hilmî Efendi’nin teşvîkiyle Eyüp Muvakkithânesi’nin başına getirildiği gibi, ser-müneccimliğin kaldırılmasından sonra “reisü’l-muvakkitîn” ünvânı ile takvimin neşrine devam etti..
Bundan sonra Halıcıoğlu Askerî Lisesi’nde matematik, astroloji ve mekanik, Askerî Sanâyi Mektebi’nde de imâlât resimciliği dersleri verdi. Soyadı Kanunu’nun ilanından sonra “Akbulut” soyadının alan Ahmed Ziyâeddîn Bey H. 17 Safer 1357/M. 18 Nisan 1938 tarihinde vefât etti. Silivrikapı Kabristanı’nda medfundur.
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar
Bazen makûl, bazen gayri-makûl hareket ederdi. Evkaf Müzesi müdîrliğinden azlinde Meclis-i İdâre Reisi bulunduğumdan – haksız olarak – bana gücenmiş ve aleyhimde söylenmiş ise de az zeman sonra nedâmet gösterüb kabahatini itirâf ederek evvelkinden ziyâde hurmet ve muhabbet göstermişdir.
Cenâzesinde bulunmak üzere Bayezid Cami’ne giderken şu mısra sânîh oldu:
Âlem-i fennin Ziyâ’sı kalmadı
Hisâblayınca – ebced harfleri ile – tam tarih olduğu anlaşıldı. Aşağıdaki beyitleri ilâve etdim:
Ehl-i fen Ahmed Ziyâ da gitdi âh
Ömrünün çünki vefâsı kalmadı
Derdine dermân arandı bî-hûde
Derdinin zirâ devâsı kalmadı
İrtihâli oldu akdâre sebeb
Dostların artık safâsı kalmadı
Resm ü hatt ü necmde mâhir idi
San’atın hayfa bahâsı kalmadı
Resm ü hattın varsa da ehli, fekat
İlm-i necmin aşinâsı kalmadı
Gitdi herkes bir târik-i diğere
İlm ü fennin hiç esâsi kalmadı
1357
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar
Umûmî Harb esnâsında Medîne-i Münevvere kumandanı Fahreddîn Paşa’nın talebi ile taş üzerine hâk’etdiği güneş sa’atini ve madenden imâl etdiği rûh-ı müceyyebi Harem-i Şerîf’e götürmek üzere Şam’a kadar gitdiyse de harb sebebile yollar tehlikeli olduğundan, beraberindeki eşya ve tanzîm etdiği mufassal ta’rifnâme Şam Valîsi Cemâl Paşa tarafından mahâll-i âlisine gönderildi.
Baş-vekil İsmet Paşa’nın arzusu ile Ankara’ya mahsus iç içe üç basita hisâb ve taşa hâk’ederek ortalama umûmî vakti gösterir sûretde tertibledi. Hükümet Da’iresi’nin parkına yerleşdirildi.
52 rübû’ tahtası[1] çizmişdir. İmâl ve tersim etdiği mühim rübu’ tahtasını – meşrutiyetin ilânından evvel – Amerika’da Sen Lui Sergisi’ne gönderdi. Bi’l-âhare orada zâyi’ oldu. Ayrıca kalemtraş yapardı.
[1] Muvakkitlerin namaz vakitlerini, denizcilerin de yönlerini belirlemelerini sağlayan, çeyrek daire şekilli, üzeri genellikle boyanmış ve cilâlanmış tahtadan oluşturulan astronomi aleti.
Ketebe.org İsmail Orman
Asıl şöhretini ressamlığına borçlu olan Ahmed Ziyâeddîn Bey, sülüs ve nesihi Pazarcıklı Mehmed Hulûsî Efendi’den meşkederek H. 1302/M. 1885 senesinde icâzet almıştır. Ayrıca Sâmî Efendi’den celî sülüs ve biraz da ta’lik öğrenmiştir.
12 hilye-i şerîfe yazdığı menkûl olup Süleymaniye Kütüphânesi’nde H. 1305/M. 1888 tarihli sülüs(Db. 613) ve H. 1306/M. 1889 tarihli ta’lik(Db. 385) levhâları, Askerî Müze’de de ahşap kesme tekniği ile oluşturulmuş celî levhâları vardır. Ayrıca Belediye Kütüphânesi müdürü iken bir odanın iki duvarına gâyet kalın celî sülüsle çifte “hu” ve çifte “vav” yazmış olduğu bilinmektedir.