KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri
KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri

Ebûzziyâ Mehmed Tevfîk Bey

Hattat
Doğum Tarihi H. 1265
M. 1848-1849
Ölüm Tarihi H. 1331
M. 1913
Doğum Yeri İstanbul-Sultanahmet
Mezar Yeri İstanbul-Bakırköy Mezarlığı

Sanatkâr Hakkında

Ankara’ya bağlı Şereflikoçhisar’dan Hasan Kâmil Efendi’nin oğlu olup H. 1265/M. 1849’ta Sultanahmet’te doğdu. Mâliye Sergi Kalemi memurlarından olan babasının H. 1273/M. 1857’de vefât etmesi üzerine peder-mânend usûlüyle vazîfesi ona verildi. Bir yandan mektebe diğer yandan da kalemdeki mesâîsine devam etti. Onyedi yaşında Şûrây-ı Devlet’e geçerek, iki sene sonra ikinci sınıf mülkiyye mülâzımlığına terfi etti. Bu esnâda üyesi olduğu Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nde tanıştığı Nâmık Kemal ve Şinâsî’nin etkisiyle gazetecilikle ilgilenmeye başladı. Terakkî Gazetesi’nde baş-muharrirlik yaptı. İlk kadın mecmuası olan Terakkî-i Muhadderât ile Letâ’if-i Asâr adlı mizâh mecmu’asını neşretti. Yazdığı siyâsî yazılar nedeniyle 1872’de memuriyetten uzaklaştırılınca Mustafa Fâzıl Paşa’nın sermayesiyle Tasvîr-i Efkâr’ı neşretmeye başladı. Bunu Hadîka ve Sîrâc gazeteleri izledi. Ancak 5 Nisan 1873’de matba’ası kapatıldı. Beş gün sonra da Ahmed Midhat Efendi ile beraber Rodos’a sürüldü. Sultan Abdülhamîd’in cülûsunda affedilince İstanbul’a dönerek, Medrese-i Süleymaniye’yi kurdu. Kanun-ı Esâsî çalışmalarına iştirâk edip Cem’iyyet-i Mütercimin azâlığında bulunduysa da, daha sonra Bosna Mektubluğu’na tayin edilerek İstanbul’dan uzaklaştırıldı. 1877’de Bosna’nın işgâli üzerine matbaacılık eğitimi almak üzere Viyana’ya gitti. Oradan da Almanya’ya geçerek yeni matbaa makineleri aldıktan sonra İstanbul’a döndü. 1880’de Matba’a-i Ebû’z-ziyâ’yı kurarak meşhur salnâmeleri ile Mecmu’a-i Ebû’z-ziyâ’yı neşretmeye başladı. 1891’de Mekteb-i Sanayi Müdüriyeti’ne, ertesi sene Şûrây-ı Devlet azâlığına getirildiyse de, 1900 senesinde Konya’ya sürüldü. Vilâyet matba’asını idâre etti. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihâd ve Terâkkî Cem’iyeti’nden Antalya mebusu seçilince İstanbul’a döndü. Bâb-ı Âlî civârında yeni bir matbaa kurarak Mecmu’a-i Ebu’z-ziyâ’yı ve Tasvir-i Efkar’ı çıkarmağa başladı. Ancak 31 Mart Vak’ası’ndan sonraki karışıklık evresinde gazetesi kapatıldığı gibi, tevkîf edildi. Serbest bırakıldığı H. 19 Safer 1331/M. 27 Ocak 1913 tarihinde, evine dönmek üzere bindiği Kadıköy vapurunda ansızın vefât etti. Bakırköy Mezarlığı’na defnedildi.

Talebeleri

Ârif Hikmet Bey
Kûfî

Ketebe.org İsmail Orman

Muhafazakar bir Osmanlı aydını olarak tanınan Mehmed Tevfik Bey, hayatı boyunca doğru bildiğini söylemekten, hiçbir ortamda kaçınmamış idealist bir zat idi. Devrin karışık ortamında, basit ve sade bir dille kaleme aldığı yazı ve makaleler ile toplumu bilinçlendirmeye çalışan değerli bir edib olmasının yanında, yayıncılık faaliyetleri ile de Osmanlı kültür hayatına değerli katkılarda bulunmuştu. Özellikle Kitabhane-i Meşahir ve Kitabhane-i Ebu’z-ziya namı altında Türk ve dünya yazarlarının eserlerini yayınlaması, Osmanlı yayın hayatına yeni bir soluk getirmişti.

Bunun yanında grafik, resim, dekorasyon, seramik, peysaj, halıcılık ve marangozluk gibi muhtelif konularda da yetkin bir san’atkar idi. Yıldız Sarayı’nın muayede salonu ile Yıldız Cami’nin hünkar mahfilindeki arabesk süslemelerde de imzası bulunan san’atkarın, hüsn-i hat ve fenn-i hakkakide de yed-i tulası bulunmakla beraber, hocaları hakkında bir malumat bulunmamaktadır. 

Bilhassa hatt-ı kufide behre-i harikuladesi olup kendine has üslubu ile devrinin yeganesi idi. Yüzyıllardır kullanılmayan kufiyi yeniden ele alan Mehmed Tevfik Bey, özellikle neşrettiği kitapların künyelerinde bu yazıyı başarıyla kullanmıştır. Kufiyi Neo-klasik Osmanlı Mi’marisi’nin repertuarına sokan da odur. Nitekim Müze-i Hümayun’un balasındaki yazı ile Yıldız Cami’nin kubbe eteğindeki Mülk Suresi, aşere-i mübeşşerenin esamiisi ve mihraptaki besmele de ona aittir.