Hüseyin Hüsnî Efendi
Mâliye NâzırıHafız Osman Aklâm-ı Sitte Ekolü
Sanatkâr Hakkında
Kuzâtdan Sâdık Efendi’nin
oğlu olarak İstanbul’da doğdu. Dergâh-ı Âlî kapıcıbaşılarından olan İbrahim
Besim Ağa’nın himmetiyle Mâliye
Nezâreti’nin hulefalarından oldu.
Hüsn-i hizmeti sayesinde tedricen ilerleyerek evvela mansûre hizmeti ve
H. 1248/M. 1832-1833’te mukata’at zimmetine nail olup H.1253/M. 1838’de Mâliyye
Müsteşarlığı’na tayin edildi.
Sultan Abdülmecid’in cülusunda azledilerek Meclis-i Muhâsebe-i Mâliyye âzalığına nakledildi. H. 1254/M. 1838’de Konya, daha sonra Bolu defterdârlığına tayin edildi. H. 1260/M. 1844]’de ûlâ sınıf-ı evveli rütbesiyle Meclis-i Vâlâ âzalığına ve ardından Çiftlikat-ı Hümâyûn ve Fabrikalar nâzırlığına, H. 12 Rebi’ü’l-evvel 1265/M. 5 Şubat 1849’ta da rütbe-i bâlâ ile Mâliye Nezâreti’ne nasbedildi. Ancak o senenin Ramazân ayının yedinci günü[27 Temmuz) akşamı, Sadrâzâm Koca Reşîd Paşa’nın konağındaki iftar ziyafetinden evine döndükten bir müddet sonra âniden vefât etti. Eyüp Kabristanı’na defnedildi.
Akrabalar
Hocaları
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar İbnülemin Mahmud Kemal İnal
Süreyyâ Bey Sicill-i
Osmânî’de, “Mâbeyn-i
Hümâyûn’a şiddet-i ubûdiyyeti ve umûr-ı hisâbiyyeye vefret-i te’allûku ve
fart-ı istikāmeti ve kelâmının mü’essîriyeti hasebile müface’aten vefâtına o
zemanca tesmim(zehirlenme) denmişdir.”diyor.
“Tesmimdir” diyenler, yanılmış olsalar gerekdir. Her ansızın
yürüyen zehirlenmiş olsa birdenbire vefâtı gerektiren sebebin zehirden ibâret
olması lâzım gelir.
Mabeyn-i
Hümâyûn’a aşırı bağlılığı ve kelâmının etkinliği, rekābeti doğurunca da Reşîd
Paşa tarafından tesmim etdirilmiş olduğuna inanmak, aklen sevab olamaz. Çünki
onun gibi reşîd ve âkil bir âdem, üstelik kendi evinde böyle bir cinâyete cüret
ederek şahsını bed-nâm ve mat’un-ı en’am etmiyeceği tabi’îdir. Nitekim Merhûmun
dayısı Ağnâm Müdîri Alî Şâkir Efendi’nin oğlu esbâk Mâbeyn baş-kâtibi Âtıf Bey,
tesmimden bana bahsetmemişdir.
Vak’anüvis
Lûtfî Efendi, tarihinde “Tenkih-i me’ayiş-i umûmiyyeye dâ’ir tanzîm ve
takdim etmek üzre bulunduğu defter, pek çok me’murin ve acezenin mağduriyetini
mucib olacağından böyle birdenbire vefâtı “Yırtıcı kuşun ömrü az olur. Kat’-ı erzakda feyz
yokdur.” kılıklı, o vakt beyne’n-nas sözler tekevvününü mucib olmuşdur.” diyor.
Fihrist-i Ahlâk nâmında bir risâlesi basılmışdır. Kendi yazısıyla
olan nüshâ, üniversitedeki kütübhânemdedir. Sülüs ve nesih yazısı güzeldir. Kimden
yazdığı ma’lûm değildir. Hâfız Osmân tarzında bir mushâf-ı şerîf yazmağa
başlamışsa da tamamlıyamadığını Âtıf Bey merhûm söylerdi.
Yayınlanan hilye-i şerîfe, Evkāf hukuk müşavirliğinden mütekā’id merhûm Latîf Bey’in evindedir. Vâki’ olan recâm üzerine refîkāsı ve oğulları – Mühendis Ekrem Hakkı Bey vasıtasıyla – tevdi’ etdiler. Basdırıldıkdan sonra aslı – teşekkürle – sahiblerine i’ade edildi. Bundan başka yazısını görmedim. Elbetde daha başka yazıları vardı. Emsâli gibi kimbilir nerelerde kaldı!
Ketebe.org İsmail Orman
Hüsn-i hattı çocukluk çağında iken Laz Ömer
Vasfî Efendi’den meşketmiş olan Hüseyin Hüsnî Efendi, H. 1226/M. 1811 senesinde
yazdığı kıt‘a ile icâzet almıştır. Mesaisi nedeniyle yazıya
fazlaca ayıramamış olması, hüsn-i hatta terakki göstermesine mani olmuştur
denilebilir.
Gül Cami’ hatibi Mâlik Efendi tarafından ta’lik hat
ile yazılan mezar kitâbesinin metni şöyledir:
Hüve’l-bâkî
Ah! Mâliyye Nâzırı idi bu zât ~ Rütbesi çıkmış idi
bâlâya
Mütedeyyîn ve ehl-i iffet idi ~ Heves etmezdi mâl-i
dünyâya
İhhirâf etmedi çü serv-i sehî ~ Kendine doğrulukdu
sermâye
Kâtib-i çîre-dest-i nâdir idi ~ Yoğ idi ıtla’ına gâye
Baş komuşdu erenlerin yoluna ~ İşte oldu emîre hemsâye
Söyle târîhi-i cevherin İrfân ~ Ola seng-i mezâra
pirâye
Genc iken mâsivâyı terk ederek ~ Gitdi Hüsnî Efendi
ukbâya
Sene 1265