Kâtû Mehmed Efendi
Şeyh Hamdullah Aklâm-ı Sitte Ekolü
Sanatkâr Hakkında
Boşnak asıllı Hrıstiyan bir aileye mensup iken bir vezîrin himâyesinde İstanbul’a gitmiş, zekâsı ve yetenekleri ile dikkati çektiğinden Enderûn-ı Hümâyûn’a alınmıştır. Burada islâmî usullerde tahsîl ve terbiyeden geçtiği gibi, Büyük Derviş Alî’den sülüs ve nesih meşkederek icâzet almıştır. Memleketinde kâtiblere “kâtû” dendiğinden, bundan sonra ona da bu mahlâsla hitâb edilemeye başlanmıştır.
Enderûn’daki eğitimini tamamladıktan sonra hâne-i hassa gılmânından olmuş, senelerce hizmetten sonra Sultan 4. Mehmed tarafından Peşkîr Ağalığı’na tayin edilmiştir. Bir müddet sonra Dîvân-ı Hümâyûn Kitâbeti’ne atanarak Enderûn’dan çerâğ edilmiş, birkaç sene sonra da ilâve olarak Enderûn gılmânına hüsn-i hat talimine memur edilmiştir. Her iki görevi de uzun yıllar uhdesinde tuttuktan sonra emekliye sevkedilmiş ve bu hâl üzere iken H. 1097/M. 1685-1686 yıllarında vefât etmiştir.
Hocaları
Talebeleri
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Bosnevî’dir. Ve lisânlarında "Katu" lafzı kâtib kelimesinin maksûr-ı murahhamıdır. İklim-i mezbûr sarayından Sarây-ı Hümâyûn’a dest-i uluvv-i himmetle nakledip hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshi Derviş Alî merhûmdan temeşşuk ile tehâlük ve icâzet dahi tedârük eylemişti. Tarîki üzere hâne-i hâssada pîşgîr ağası olup yüz yirmi akçe vazîfe ile Sarây-ı Cedîd’e meşk hâcesi olmakla çerâğ u tekâ’üd eylemişti. Bu veçhile esâtizenin hidemât-ı mebrûresi ve telâmizenin dahi mesâ’î-i meşkûresi ile iştigâl ve ibkâ-yı âsâra sa’y ve güzârende-i mâh u sâl iken murakka’-ı çâr-kıt’a-i ahşîcânı âb-zede-i seyl-âb-ı ecel olup endâhte-i telef-hâne-i kabr olduğu Rüşdî merhûmun bu mısra’ından rüveydâdır:
Cilve-gâh olsun Muhammed Katu’ya dârü’l-cinân (1097)