Nazlı Mahmud Çelebi
Şeyh Hamdullah Aklâm-ı Sitte Ekolü
Sanatkâr Hakkında
İstanbullu ise de nesebi hakkında herhangi bir bilgi yoktur. İyi bir tahsîl gördüğü gibi Şeyh Hamdullah’tan sülüs ve nesih meşkederek icâzet almıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra Mâliye Kalemi’nin hulefâlarından olup hüsn-i hizmeti ile kısa zamanda kâtibler zümresine iltihâk etmiştir. Hesap işlerine vukûfu nedeniyle daha sonra defterdârân zümresine alınmış, Makbûl İbrahim Paşa’nın sadâretinde de baş-defterdârlığa terfi etmiştir. Bu görevde iken H. 952/M. 1546 yılında vefât ederek, Eyüp’te kendi nâmına inşâ ettirdiği caminin hazîresine defnedilmiştir.
Hocaları
Ketebe.org İsmail Orman
Hüsn-i hatta aşk seviyesinde bağlı olan Nazlı Mahmud Çelebi, cami’nin minâresinin âlemini, çelikten bir hokka ve kalem şeklinde yaptırmıştı. Ancak bu âlem 20. yüzyılın ortalarında düşmüş ve kaybolmuştur. Cami’nin inşâ kitâbesinin de kendisi tarafından kaleme alındığı bilinmektedir.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Civâr-ı Ebî Eyyûb-i Ensârî’de Defterdâr İskelesi ta’bîr olunan sahil bunlara nisbete nâ’il olmuştur. "Nâzlı Mahmûd Çelebi" demekle rna’rûftur. “İsm-i mescid makâm-ı Mahmûdest” (947) târihinde o müstevfi-i rûşen-dil mahall-i mezbûrda bir müstevfâ câmi’-i bî-mümâsil inşâ edip kemâyen bağî evkafını i’dâd ve kendileri dahi bir sene mürûrunda, câmi’-i mezbûr ittisalinde makbur kılındı. Hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshte bi’z-zât Kıbletü’l-küttâb Şeyh Hamdullâh-ı â'lî-cenâbdan temeşşuk ile me’zûn olmuştur. Hüsn-i sülüs ü neshte bi’z-zât telemmüz ve hatt-ı ta’lîk ile dahi telezzüz edip sâ’ir âsâr-ı kalemiyyesinden gayrı bir Tefsîr-i Ebussu’ûd yazmıştır. Şi’r:
Sıkbi’l-Meliki’l-Müsebbibi’l-esbâba
er-Rızku izâ etâke dakka’l-bâba
me’âline teşebbüs ve pend-i ihvân zımnında ni’am-ı rabbâniye ile tahaddüs eylemek deydene-i haseneleri idi. Bakî Efendi hazâniyyesinden
Bir yeşil garrâ zer-efşân kâğıd olmışdur çemen
Yaraşur yazılsa ger medh-i edîb-i nükte-dân
Hâce-i â'lî-nazar ser-çeşme-i fazl u hüner
Hazret-i Baba Efendi kâm-bahş ü kâmrân
diye vasfeder. Ve hilâliyyesinde
Baha Efendi hazreti kim âsitânıma
Gökden hilâl iki bükilüp virür selâm
diye sena eylemiştir. Ve Ümmü Veledzâde kalemiyye fıkrasında
Lehu kad kâne hâze’l-cerrü baba
diye imlâ eder. Yüz yaşına vâsıl iken gurre-i Receb’inde âzim-i âlem-i bâlâ-yı lâhût ve Ebû Eyyûb-i Ensârî civârında târik-i dâ’ire-i nâsut oldu. Târih:
Ta’miye vechi üzre târihin
Didi hâtif Rızâ'î-i bî-dil (987)
Süleymâniye Câmi’i kurbünde bir medrese binâ ve evkaf ile ihyâ eyledi. Bu iki beyt güftârındandır:
O boyı servi ayağ üzre der-âgûş itdük
Luti’u ihsânını anun boyumuzca gördük
Dîger:
İtmeyen fülk-i dili girdâb-ı hayretden halâs
Rûzigâr eksikliğidür rûzigâr eksikliği