Rıfat Yazgan
EyüplüFotoğraflar
Sanatkâr Hakkında
Fâtih Cami ders-i âmlarından Harputlu Mehmed Alî Efendi’nin oğlu olarak H. 12 Rebi’ü’l-evvel 1274/M. 1 Kasım 1857 tarihinde İstanbul’da doğdu. Asıl ismi Mehmed Rif‘at’tır. 8 yaşında iken babası vefât ettiğinden, sıbyân ve rüşdî mekteblerini zorlukla tamamladı. H. 1292/M. 1875’de Muhâsebe-i Mâliyye Kalemi’nin hulefâlarından olup tahrîr ve tahsîl dâirelerinin kalemlerinde görev aldı. H. 1298/M. 1881’de Defterhâne-i Hâkanî Nezâreti Muhâsebe Kalemi’ne nakledildi. Senelerce hizmetten sonra kalemin müdür muavinliğine terfi ettiyse de, Meşrutiyet’in ilânı ile yürürlüğe giren umûmî tensîkatta emekliye sevkedildi. Bundan sonra herhangi bir vazîfe almayıp 1942’deki vefâtına kadar yazı ile meşgul olmuştur.
Hocaları
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar İbnülemin Mahmud Kemal İnal
Şubat-1942’de – yüz yaşına[1] yakın olduğu hâlde – vefât etdi. Kısa boylu, kırmızı yüzlü, beyaz sakallı,
dinç, şu’uru tam idi.[2]
Pek küçük yaşda iken yazıya heves ederek kömür tozundan
mürekkeb, ısırgan otunun saplarından kalem ve midye kabuğunu hokka yapar,
mezartaşlarının kitâbelerine bakarak taklit ederdi.
Kasabbaşı Mustafa Ağa’nın
kölelerinden Sadâret Mektubî Kalemi’nde kâtib Selîm Efendi, Otakçılar’da aldığı
iki odalı bir evde tebdil-i heva ederdi. Rif’at Efendi’nin – pek yakındaki – evinde yazıya çalışdığını gördüğünden evine
çağırdı. Hokka, kalem, kalemtraş, kâğad verdi. Yanına gitdikçe para da verirdi.
Hâşim Efendi şâkirdlerinden olan bu zât, yazı da öğretirdi. Bi’l-âhare oğlu
hazîne-i evrâk hulefâsından Rif’at Bey’e, “Bu çocuk bizim kadar yazıyor.
Artık yazısını çıkaramıyacağım. Yahyâ Hilmî Efendi’ye götür.” demiş.
Yahyâ Hilmî Efendi hayli zeman meşk verdikden sonra Şevkî
Efendi’ye götürdü. Beş sene de ondan yazdı ve icâzet aldı. Yahyâ Efendi onu
Sâmî Efendi’ye de götürdü ise de yazı göstermedi.
Yazıda epey ilerledikden
sonra mezartaşlarının kitâbelerini yazar, boş vakitlerinde Şehremâneti’nde her
biri on paraya vergi tezkîresi doldurur, Defter-i Hâkānî’de de tapu tezkîreleri
yazardı. Para kazanırdı. Yazıdan kazandığı parayı annesine verir, o da
birikdirirdi. Bu sûretle ev sahibi oldu. Oturduğu dört odalı evi o zeman 95
liraya aldı.
Ziyâretine gidüb sözlerini zapt ve neşreden muhârrir Sa’deddîn
Gökçe Bey’e demiş ki: Ömrümde ne doktor nabzımı tuttu, ne de ilâç içdim. Kırk
bu kadar sene Otakçılar’dan Sultanahmet’deki Defter-i Hâkānî Da’iresi’ne
yürüyerek gider, gelirdim. Mut’adım, çok yemek yememek, çok su içmemekdir.
Rakı, tütün ağzıma koymadım. Elhamdülillah harama da uçkur çözmedim.[3]
Vaktile bir gün Reisü’l-hattatîn Kâmil Akdik Efendi’nin
evinde merhûma tesâdüf etmişdim. Bir münasebetle evlilikden bahsedilirken “Zât-i
âlinizden pek çok recâ ederim, evlenmeyiniz, başınızı derde sokmayınız. Evde
yalnız kaldım. Ehibbânın ısrarıyla ikinci def’a te’ehhül etdiğimde bakınız,
başıma neler geldi.” mukāddimesi ile
başlıyarak sergüzeştini – her türlü hakāret ve sekenâta varıncaya
kadar – tuhaf bir tarzda mufassalan
nakletdi.
“Harama uçkur çözmiyen”
bu pîr-i civân-kudretin helâle uçkur çözmekden çekdiği mihnete
Bilemem
eyliyecek girye midir, hânde midir?
me’aline muvâfık olarak hem acıdım, hem güldüm.
[1] Annesi 85,
annesinin annesinin babası, yeniçerilerden Kahveci Ahmed Baba ise 148 yaşında
vefat etmişdir.
[2] Yahyâ
Efendi’nin oğlu Nâ’im Bey’in damadı Hattat Feyhaman Bey, Rif’at Efendi’nin
büyük kıtada bazı yağlı boya resimlerini yapmışdır. Burada kullanılan resim de,
onlardan birinin kopyasıdır.
[3] Çözmemektendir
hayatın tûlı ey Rif’at Baba!
Çözmüş
olsaydın cihânda yüz sene kalmaz idin.
Ketebe.org İsmail Orman
Kendisi ile tanışmış olan İbnülemin’in “kısa boylu, kırmızı yüzlü, beyaz sakallı, dinç, şu’uru tam” olarak tanımlamış olduğu Rifat Yazgan’ın, çalışma hayatı boyunca Eyüp’deki hânesinden işine yürüyerek gidip gelmiş, ömrünce ağzına rakı, tütün sürmemiş, hatta harama da uçkur çözmemiş olduğunu beyân etmiştir. Buna rağmen ikinci evliliği son derece sorunlu geçmiştir.
Pek küçük yaşta iken kömür tozundan yaptığı mürekkebi midye kabuğundan hokkasına koyarak, ısırganotu sapından yaptığı kalemiyle mezartaşı kitâbelerini taklid eden Rifat Yazgan, buna şâhid olan Siyâhî Mehmed Selîm Efendi’den aldığı ilk yazı derslerinin ardından Yahyâ Hilmî Efendi’ye devam etmiş, daha sonra Şevkî Efendi’den de 5 sene sülüs ve celî meşkedip icâzet almıştır. Bilâhare Sâmî Efendi’den de istifâde etmek istemişse de muvaffâk olamamıştır.
Boş vakitlerinde Şehremâneti’nde vergi tezkîresi doldurup Defter-i Hâkanî Nezâreti’nde tapu tezkîresi yazan Rifat Yazgan’ın, İstanbul’un değişik mezarlıklarında bulunan çok sayıda mezartaşı kitâbesini yazdığı bilinmektedir. Bunlardan kazandığı parayla, ömrü boyunca yaşadığı Eyüp, Otakçılar’da yeni bir ev satın almıştı.