Suyolcuzâde Mehmed Necîb Efendi
Şeyh Hamdullah Aklâm-ı Sitte Ekolü
Sanatkâr Hakkında
Hattatinden Kastamonulu Ömer Efendi’nin oğlu olarak, İstanbul’da Eyüp’te doğdu. Ancak annesinin babası Suyolcuzâde Eyyubî Mustafa Efendi’den dolayı “Suyolcuzâde” künyesiyle tanındı. Bahçekapı’daki Vâlide Sultan Mektebi’ne devam ettiği esnada Ağakapılı İsmâ’il Efendi’den aklâm-ı sitteyi meşkederek icâzet aldı. Dinî ilimler tahsili esnasında ta’lik dersleri aldıysa da, hocası ma’lum değildir.
Medrese tahsilini tamamladıktan sonra müderris oldu. Bu arada yazıda mahâret kesbetmek üzere bir müddet Kurşuncuzâde Ahmed Efendi ile müzakeratta bulundu. Ancak asıl tekamülü, Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi’den aldığı dersler sayesinde gösterdi. Gösterdiği terakki sayesinde, Sultan 3. Ahmed’in şehzadelerinin sünnet şenliklerini anlatan Seyyid Vehbî’nin Sur-nâme’sini yazmakla görevlendirildi.
H. 1132/M. 1720 senesinde yazımına başlanarak, beş yılda tamamlanan, ta’lik aksamını Hüseyin Şâkir Efendi’nin yazdığı, minyatürleri ise Levnî tarafından hazırlanan eserin nesih kısımlarını Mehmed Necib Efendi tarafından kaleme alındı.
Bu hizmetine ikramen ilmiyye kadrosuna alınan Mehmed Necîb Efendi, Anadolu’da muhtelif kadı olarak değişik yerlerde görev yaptı. Mısır’ın Reşîd şehri kadılığı arpalığı ile Harameyn Müfettişliği Kâtibi iken H. 1171 senesinin Mi‘rac gecesinde (M. 6 Nisan 1758) İstanbul’da vefat etti. Eyüp’te Mustafa Ağa Çeşmesi yakınında dedesinin yanına defnedildiyse de, buradaki mezarlar yol çalışmaları nedeniyle kaldırılınca mezartaşı Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ne naledilmiştir.
Ketebe.org İsmail Orman
Bilhassa nesihde mahir bir hattat olan Mehmed Necîb Efendi’nin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki bir murakka’da(Hazine, nr. 2299) sülüs-nesih kıt‘ası ile nesihle istinsah etmiş olduğu Mustafa Âlî Efendi’nin Mehâsinü’l-âdâb(Revan, nr. 418) ve Esnây-ı Musâlahada Tevârüd Eden Mekâtîb(Revan Köşkü, nr. 1953) adlı eserleri vardır. Yine nesihle istinsah ettiği Zeynüddin İbn Nüceym’in el-Eşbâh ve’n-Nezâ’ir adlı eseri Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde(nr. 282), Mehmed Selim Efendi’nin Mevaridü’l-besa’ir adlı eseri Bursa, Muradiye Kütüphanesi’nde(no. 293) H. 1097/M. 1686 tarihli İbn-i Hâcib’in eş-Şâfiyye adlı eseri Burdur İl Halk Kütüphanesi’nde(1939), H. 1131/M. 1719 tarihli Veysî’nin Dürretü’t-tâc adlı eseri ise Kahire, Darü’l-kütübi’l-mısriyye’de(55) bulunmaktadır. Dedesi Suyolcuzâde Mustafa Efendi’nin ve Eyüp’te Zal Paşa Caddesi üzerinde medfun bulunan Matbah Emini Mehmed Efendi'nin H. 1151/M. 1738 tarihli mezartaşı kitâbesi de ona aittir.
Zamanın namlı şa’irlerinden olup “Necîbâ” mahlasıyla yazdığı şi’irleri ve düşürdüğü tarihleri topladığı müretteb divanı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı’nda(Belediye, nr. 169) bulunmaktadır. Manzum metinleri ona ait olan Eyüp’teki Ahmed Efendi Türbesi, Kadızâde Çeşmesi, Üsküdar’da Nuhkuyusu caddesi üzerinde bulunmakla beraber günümüze intikal etmeyen Mehmed Ağa Çeşmesi, Tophane’deki Defter Emini Çeşmesi, Kasımpaşa’daki Tersane Emini Hacı Ahmed Ağa Çeşmesi ve Otakçılar’da Kırîmî Mehmed Efendi Çeşmesi’nin kitâbelerinin de onun tarafından yazılmış olması muhtemeldir.
Ketebe.org İsmail Orman
Devhatü’l-küttâb
Mehmed Necib Efendi’nin en önemli eseri ise, hat sanatının önemli kaynaklarından olan Devhatü’l-küttâb’dır. Sultan Mahmud zamanı Bâbü’s-sa’âde ağası muhasebecisi olan İsmâ’il bin İbrâhim’in teşvikiyle kaleme alınan eser, Nefeszâde İbrâhim Efendi’nin Gülzâr-ı Savâb’ına zeyl olarak H. 1150/M. 1737 senesinde telif edilmiştir. Tuhfe-i Sâmî, Menâkıb-ı Hünerverân, Vefeyâtü’l-a’yân, Mevzû’âtü’l-ulûm, Gülzâr-ı Savâb gibi eserlerden yararlandığı gibi, çağdaşı olan hattatlarla ilgili bilgileri de bizzat kendilerinden ve yakın çevrelerinden toplamıştır.
Hattat padişahlar, hattın tarihçesi ve fazileti ile Osmanlı ülkesinde ve diğer İslâm ülkelerinde yetişen aklâm-ı sitte, nesta‘lik ve divanîde ibraz-ı maharet eylemiş 495 hattatın biyografisini içeren üç blümden oluşan eserin, Topkapı Sarayı Müzesi’nde (EH, nr. 1232/3; H, nr. 1294), Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Fâtih, nr. 4359), Millet Kütüphanesi’nde (Ali Emîrî Efendi, Tarih, nr. 800), İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde(TY, nr. 9627) ve Ankara Türk Tarih Kurumu’nda (nr. 541, 585) değişik tarihli nüshaları bulunmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan bir nüshayı esas alan Kilisli Muallim Rifat, eserin sadece üçüncü bölümünü kısaltarak günümüz Türkçe’sine çevirmiştir (İstanbul 1942).
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Suyolcuzâde Mustafâ Efendi’nin dâmâdzâdesi olduğu cihetten onun şöhretinden bunlar dahi vâyedâr idi. İbtidâ Ağakapılı İsmâ’il Efendi’den sülüs ü neshi temeşşuk u istiktâb ve izn-i vaz’-ı lafza-i ketebe ile kâm-yâb olup Kurşuncuzâde Ahmed Efendi ile dahi müzâkere-i cüz’iyyeleri vâki’ olmuştur. Lâkin onlardan sonra nüket ü mezâyâ-yı her kalemi üstâd-ı pür-nûr, muktedâ-yı Câmi’-i Mîr-âhûr Emir Efendi merhumdan telemmüz ü temeşşuk ve müddet-i medîde şâhid-i hüsn-i hatla telezzüz ü ta’aşşuk edip istifâde-i külliyyeleri olmuştur. Hurde ta’lîke dahi hüsn verenlerdendir. Güzide neshle mesâhif-i celîle kitâbet eylemiştir. Seyyid Vehbî Efendi Sûr-nâme-i Hümâyûn tertibine me’mûr oldukta kitâbeti hidmetinde ta’lîk-nüvîs Şâkir Hüseyn Beyefendi ile bile bunlar kıyâm eylediğini yine Seyyid Vehbî Vekâlet-nâme’sinde bu iki beyt ile senâkârlarıdır:
Biri de Sûr-nâme kâtibi Monlâ Necîbâ’dur
Suyolcuzâdelikdür âb-ı rûy-ı şöhret ü şanı
Suyın buldurdı şi’rün itsün icra çeng-i kilkinden
Riyâz-ı safhaya âb-ı zülâl-i nazm-ı irfanı
Harameyn teftişi kâtibleri zümresinden ve Mısr kalemi kuzâtı cümlesinden olup ve ser-levhaları olduktan sonra müte’addid sitte mansıbları zabteylemiştir. Eş’âr u târîh-gûyîde tarh-ı tekellüf eylemişti. Müdevven dîvânı dahi vardır. Salim Efendi tezkiresinde hâllerini tafsil eder. Bu beyt yâdigâr-ı talklarıdır:
Aceb mi şârih-i dîbâce-i visâl olsak
Kitâb-ı vasf-ı hatt-ı yâri mû-be-mû gördük
Hâce-i merâsim Eğrikapılı Çelebi Efendi’nin intikâline kayd-ı cerîde-i dehreylediği bu beyt-i târihi bu mahalde derceylemek münâsib göründü:
Necîbâ bende târihin sadistireâ1 ile yazdı
Edîb-i bezm-i hat Râsim Muhammed geçdi bu yıl âh (1169)
Devhatü’l-Küttâb nâmında bir tezkire-i ehl-i hat cem’ eylemiştir. İcmâlen cümlesi bu tuhfemizde dercolundu. O mazmûn-âferîn-i meclis-güzîn evsâf-ı mezkûre ile mevsûf ve ma’ârif-i mastûre ile ma’rûf iken şeb-i mi’râcda sâ’id-i mi’râc-ı sahn-ı lâhût ve târik-i âlâyiş-i nâsût olduğuna bu târîh-i pür-taksîr sakâte-i kalem-i abd-i fakirdir:
Utârid yazdı mi’râc eyledükde rûhı târihin
Necîb-i ehl-i hatta kıt’a-i me’vâ makam ola (1171)