Yûsuf-ı Rûmî
Hafız Osman Aklâm-ı Sitte Ekolü
Sanatkâr Hakkında
Rûm asıllı olduğundan Türk hattatları arasında “Rûmî” lâkabıyla tanınır. Küçük yaşta iken Kefrî Mehmed Efendi’nin mâiyetine katıldı. İslâmî usûllere göre ta’lim ve terbiyeden geçirildiği gibi, Hâfız Osman’dan sülüs ve nesih meşkederek icazet aldı. Hocasının vefâtından sonra da tilmizlerinden Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi’den istifâde ile Hâfız Osman ekolünün mümtâz hattatları arasına girdi.
Eğitimini tekmîl eyledikten sonra hâmîsinin himmetiyle girdiği İstanbul Mukata’sı Kalemi’ne nice zaman müstahdem kaldıktan sonra, hâcegân zümresine ilhâk ve kitâbet hizmetiyle saray-ı hümâyûna alındı. Son yıllarını Edirne Sarayı’nda görevli olarak geçirdikten sonra, genç yaşta olduğu hâlde H. 1121/M. 1709-1710 senesinde vefât etti. Orada defnedildiği bilinmekteyse de, medfeni ma’lûm değildir.
Hocaları
Talebeleri
Ketebe.org İsmail Orman
Aynı zamanda usta bir kemânkeş olduğu menkûl olup dönemin kemânkeş tezkîrelerinde ismi yâd olunan Yusuf-ı Rûmî’nin günümüze intikal etmiş olan eserleri, her bakımdan mükemmel bir hattat olduğuna dâ’ir rivâyetin ne kadar sahîh olduğunu kanıtlamaktadır. Daha uzun bir yaşama nâ’il olsa, şüphesiz Türk hat san‘atı tarihinde daha müstesnâ bir mevki elde edebilirdi.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Fikrî’den maklûb Ahmed Efendi’nin âzâd-kerdesidir. Hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshi müşârün bi’l-benân semiyy-i câmi’ü’l-Kur’ân Hâfız Osman Efendi merhûmdan temeşşuk u me’zûn olmuştur. İstanbul Mukâta’ası Kalemi hulefâsından idi. Sâhib-i meleke hattât-ı muhakkik olduğu celi vü muhakkaktır. Edirne üstâdlarımn bir silsilesi bunlardan teşa’ub eylemiştir. “Tekâsür” (1121) târihinde terk-i dühûr ve ziyâret-i kubûr eyledi.