Zeynelabidin Efendi
Sanatkâr Hakkında
Şeyhü’l-islâm Küçük
Çelebizâde İsmâ‘il Âsım Efendi’nin kızı ile saray hekimlerinden Sûrre Emînizâde
Mehmed Sa’id Efendi’nin oğlu olarak Rebi’ü’l-âhir-1167/Şubat-1754’de İstanbul’da
doğdu. Fevkalade bir tahsîlin ardından
Rebi’ü’l-evvel-1187/Mayıs/Haziran-1773’de rü’ûs alıp derse çımaya başladı. Müddetini tamamlayınca Süleymâniyye Dârü’l-hadisi’ne reisü’l-müsevvidîn oldu.
H. 1215/M. 1800'de Üsküdar Meyleviyeti ile ilmiyye sınıfına alındı. H. 20 Muhârrem 1221/M.
20 Nisan 1806 tarihinde Edirne Mollası olup H. 1222/M. 1807’de Mekke Pâyesi’ni elde etti. H. 4 Şevval 1223/M. 23 Kasım 1808 tarihinde nakîbü’l-eşrâf olup Cum‘ade’l-âhire-1228/Haziran-1813’de azledildi. Aynı senenin sonlarında İstanbul Kadılığı, ertesi sene de Anadolu Kazaskerliği pâyesi verildi.
H. 10 Rebi’ü’l-âhir 1230/M. 22 Mart 1815
tarihinde meşihât makamına tayin edildi. Üç seneye yakın kaldığı bu makamdan “akraba ve
te‘allukatını bir senede sadâret-i ilmiyyeye kadar isâd ettiği” gerekçesiyle H. 19 Rebi’ü’l-evvel 1233/M. 27 Ocak
1818 tarihinde azledilerek, Bursa’da ikamete memûr edildi. Muhârrem-1234/Kasım-1818’de affedilerek, Üsküdar
Sultantepesi’ndeki konağında ikametine müsaade edildiyse de, H. 14 Receb 1239/M. 15 Mart 1823 tarihinde vefât
etti. Molla Gürânî’de ceddi İsmâ‘il Âsım Efendi’nin civârına defnedilmiş
olup mezartaşına mahkûk kitâbenin metni şöyledir:
Hüve’l-bâkî
Şeyhü’l-islâm-ı sâbık merhûm Çelebizâde
İsmâ‘il Âsım Efendi hafîdi Şeyhü’l-islâm-ı esbâk merhûm ve mağfûr el-Hac
es-Seyyid Mehmed Zeyne’l-âbidîn Efendi rûhu içün el-Fâtihâ. 1239.
Talebeleri
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar s. 639
Şânîzâde Tarihi’nde beyân olunduğuna göre, Zeynelâbidîn Efendi – muhtâc-ı intizâm olan – târik-ı resmî-i ilmiyyeyi “akrana begâyet-girân geleceğini” düşünmeyüb az vaktde ıslâha teşebbüs eyledi. Sudûr ve mevâlinin bazılarını ibâd ve bazılarını târikden hak’ ile akraba ve te’allukātını bir senede sadâret-i ilmiyyeye kadar isâd etdi. Bu hususlar teneffür âmmeye bâdi oldukdan başka mektupcusu ile kethüdâsı arasındaki kemâl-i adâvet, da’irenin umûrunu karışdırdı. “Talebe-i ulûm kıyâfetindeki birtakım yobazı ve bir takrible medrese-nişîn olan bir alay bî-namazı” iclâ etdiyse de, diğer talebenin kalblerini celb içün “lâyık ve nâ-lâyık” kırk tâlibe imtihânda rü’ûs verdi. Bazı hocalar “me’mûl-i gayri ma’kûllerine nâ’il” olamadıkları içün münfe’il idiler.
Ketebe.org İsmail Orman
Hatt-ı ta’likde zamanının mümtâz hattatları arasında olduğu anlaşılan Zeynelâbidîn Efendi’nin, ne yazıkki yazısına tesâdüf edilememiştir. Hocası hakkında da bir bilgiye ulaşılamamıştır. İbnülemin’in neşretmiş olduğu yazıları, çalakalem yazılmış olduklarından kudretine miy‘ar olamaz. Şekerzâde Abdülvehhab Efendi, Mehmed Hasîb Efendi ve Şerîfe A’işe Hanım nâm hattatlara ta’likden icâzet vermiş olup daha başka tlimizleri de olduğu açıktır.