Karinâbâdî Hasan Hüsnî Efendi
الصور
نبذة عن الفنان
Karinâbâd’daki (Bulgaristan'da Kamobat) Hüseyin Çelebi Medresesi’nin müderrisi Abdülvehhâb Efendi’nin oğlu olarak H. 1256/M. 1840 senesinde orada doğdu. İptidâî tahsîlini memleketinde tamamladıktan sonra H. 1273/M. 1854-1855’te İstanbul’a giderek medrese eğitimine başladı. Ayrıca huzur-ı hümâyûn hocalarından Alî Efendi’nin Fâtih Cami’ndeki dersine devam ederek Arapça ve dînî ilimlerden icâzet aldı.
Eğitimini tamamladıktan sonra Bâb-ı Fetvâ Kitâbeti’nin hulefâlarından olan Karinâbâdî Hasan Hüsnî Efendi, H. 1285/M. 1868’de babasının vefâtı üzerine peder-mânend usûlüyle müderrisliğe tayin edilince memleketine döndü. On sene tedrîs-i ilimle meşgul olduktan sonra H. 1295/M. 1878’de tekrar İstanbul’a dönerek Fetvâhâne’de göreve başladı. H. 1297/M. 1880’de Ezine Niyâbet-i Şer‘iyyesi’ne tayin edilip 1883’de İ’mâlât-ı Şer‘iyye-i Umûr-ı Tahrîriyye mu’avin-i sânîsi olarak, tekrar Fetvâhâne’ye döndü.
H. 1305/M. 1888’de Fetvâhâne’nin müsevvidliğine terfi edildiği gibi ilâveten Mekteb-i Nüvvâb’ın ta’lik hocalığına tayin edildi. H. 1318/M. 1900’de rütbesi Hareket-i Altmışlı’ya yükseltildi. 1904’te Trabzon Mevleviyeti’ne gidip 1909’da İ’mâlât-ı Şer‘iyye Odası’nın birinci sınıf müsevvidliğine getirildi. 20 Haziran 1912 tarihinde emekliye sevkedildi. Bu hâl üzere iken H. 3 Muhârrem 1333/M. 22 Kasım 1914 tarihinde vefât ederek Fâtih Cami hazîresine defnedildi. Ancak nâmına mezartaşı dikilmemiştir.
أعماله
الأساتذة
التلامذة
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar İbnülemin Mahmud Kemal İnal
Hacı Hasan Hüsnî Efendi Kārinâbâdlı’dır. Fetvâhâne
müsevvidliğinden mütekā’iddir.
Vefâtında Sabah Gazetesi’ne yazılan fıkrada, “Bâb-ı Fetvâ’da ve
Medresetü’l-kuzât’da mu’allimlik sûreti ile ta’lik yazıyı neşr ve ta’mime
müveffak” olduğu beyân edilmişdir.
3 Muhârrem 1333[22 Kasım 1914]’de vefât etdi. Fâtih Cami’ hazîresine defnolundu. – İran tarzından ta’lik hattı – güzel yazanlardan idi. Pek çok şâkirdi vardır. Elde yazısı yokdur.
Ketebe.org İsmail Orman
Hat san‘atına medrese eğitimi esnâsında alâka duymuş olan Karinâbâdî Hasan Hüsnî Efendi, “sâhib-i kalem” nâmıyla ma’rûf Mirzâ Aka’nın yetiştirmelerinden Üsküdar Mevlevîhânesi Şeyhi Mehmed Zekî Dedeefendi’den İran tarzında ta’lik yazının nazârî ve amelî inceliklerini öğrendikten sonra icâzetine nâ’il olmuş ve gayret ve kabiliyetiyle de zamanının güzîde ta’lik-nüvislerinden bir haline gelmiştir. Ayrıca hatt-ı ta’lik üzerine bir risâlesi vardır: Kārinâbâdî Hasan Hüsnî Efendi, Kurrasetü Hasan Kārinâbâdî, İstanbul 1304.
İslam Araştırmaları Dergisi Prof.Dr. Muhittin Serin
İslam sanat ve bilim dünyasında, gelenekleri koruyan büyük üstatlar yanında yetişmiş, ortak değerlerde birleşerek bir ekol içinde erimiş ve sadece ismi kalmış sanatkarlar vardır. Bağlı bulundukları üslubu ve onun
inceliklerini her asırda büyük bir titizlikle
koruyarak canlı tutan bu sanatkarlar, geleneksel sanatların yozlaşmadan devamını sağlayarak çok önemli bir görevi yerine getirmişlerdir. Ne yazık ki bu hüviyetle pek çok üstadın hayatını, ruh ve fikir dünyalarını, çalışma metotlarını aydınlatacak yeterli bilgiler henüz elde yoktur. Onların sanat devrelerini yaklnen takip eden talebeleri, karşısında bulundukları sanat güzelliklerinin cazibesine kapılmışlar, müşahedelerini tespit etme ihtiyacını duymamışlardır. Ayrıca müze, kütüphane ve arşivlerin
tasnif, kataloglama ve modem düzenlemelerinin de yapılmamış olması, tarihten gelen değerlerin gizli kalmasına ve kaybolmasına sebep olmuştur. Geleneksel Türk-islam sanatları riyasız, aşk ve imanla elden ele devredilmiş bir emanettir. ilim, sanat ve ahlak bakımdan kargaşanın hüküm sürdüğü buhranlı dönemlerde şahsiyetleriyle öne çıkan sanatkarlar, yaralandığı halde fakat dimdik ayakta duran ve bayrağını sımsıkı tutan bir er gibi bu emaneti bir başka kahramana devretmişlerdir. Değer hükümlerinin değiştiği, sanat zihniyetiınİzin Batı'ya yöneldiği bir devirde yaşayan ve hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmayan alim ve sanatkar Hasan Hüsnü Efendi, ta'lik hattını mekteplerde ve özel olarak yetiştirdiği
talebeleriyle XX. asra taşıyan böylesi üstatlarımızdandır.
istanbul Şeriye Sicilleri Arşivi'nde yürüttüğümüz araştırmalar sonucu ulaştığımız dosyasından hayatı hakkında şimdiye kadar bilinmeyen, şahsi ve resmi bilgiler elde edilmiştir.
El-Hac Hasan Hüsnü Efendi, bugün Bulgaristan sınırlan
içinde kalan Karinabat'ta 1256 ( 1840) yılında doğdu. Bu
kasabadaki Hüseyin Çelebi Medresesi Müderrisi Abdülvehhab Efendi'nin oğludur. ilk eğitim ve öğrenimini Karınabat'ta elde ettikten sonra 1273'te (1856) istanbul'a giderek Fatih Camii'nde Huzur-ı Hümayun hocalarından
Ali Efendi'den Arapça ve dini ilimler öğrenerek icazet aldı. Bu sırada hat sanatına karşı alakaduydu. üÜsküdar Mevlevihanesi Şeyhi, Mirza Aka'nın yetiştirdiği Mehmed Zeki Dede'denİran tarzındata'lik yazı meşk etti. Yazı sanatının nazari ve arneli inceliklerini öğrendikten sonra icazete hak kazandı. Gayret ve kabiliyetiyle de devrinin güzel ta'lik yazanlan arasında iyi bir mevki elde etti.
Hasan Hüsnü Efendi dini ilimlerdeki başansı ve hat sanatındaki kabiliyeti dolayısıyla ilmiye sınıfına girerek çeşitli görevlerde bulundu ve bu yolda yüksek ilmi rütbeler kazandı. istanbul Şeriye Sicilleri Arşivi'nde bulunan dosyasında (nr. 12) aldığı görevler şöyle kaydedilmiştir: 1285'te ( 1868) babası Abdülvehhab'ın ölümü üzerine münhal bulunan Karinabat Hüseyin Çelebi Medresesi Müderrisliğine tayin edildi. On yıl bu görevi ifadan sonra tekrar istanbul'a gitti ve 1295'te (1878) Fetvahane'de göreve başladı.
5 Recep 1297'de (13 Haziran 1880) Ezine Niyabet-i Şeriyyesi'ne tayin edildi. Burada iki yıl, üç ay süren görevden sonra tekrar istanbul'a döndü ve Fetvahane'de 22 Ağustos t 883'te İ'lamat-ı Şeriyye Umı1r-ı Tahrııiyye Muavin-i Santsi olarak vazifeye başladı. 1305'te ( 1888) 500 kuruş maaşla Fetvahane Müsevvidliği'ne tayin edildi. Memuriyetine ilave olarak ı Kanunuevvel 1298 'de (13 Aralık 1882) Nüvvab Mektebi'ne aylık 244 kuruş maaşla ta'lik hocası tayin edilerek İstanbul Müderrisliği'nde, 2 Zilhicce 1295'te (27 Kasım 1878) ibtida-yı Hariç, 23 Zilkade 1304'te (13 Ağustos 1887) Harekct-i Hariç, 13 Cemaziyelahir '1309'da (13 Ocak 1892) Hareket-i Dahil, 25 Şevval 1314'tc (29 Mart 1897) Müsıla-i Sahn (Tctimme-ı Fatih). ı 7 Safer 1316'da (6 Temmuz 1898) Sahn-ı Seman, 1318'de ( 1900) Hareketi Altmışlı'ya terfi etti.
19 Mart 1904'te nabzon mevleviyeti tevcih olundu. 14 Eylül 1909'da i'lamat-ı Şeriyye Odası Birinci Sınıf Müsevvidliği'ne terfi etti ve maaşı ı 500 kuruşa yükseldi. 20 Haziran 1912'de emekliye aynldı. 3 Muharrem 1333'te (22 Kasım 1914) vefat etti4 ve Fatih Camii Hazi'resi'ne defnedildi. Yaptığımız araştırma sonunda kabrinin bugün mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
İran üslubunda ta 'lik yazısmı zamanında güzel yazan hattatlanmız arasında yer alan Hasan Hüsnü Efendi, sahip olduğu Hmt seviyesinden ziyade Medresetü'l-kuzat ve Mekteb-i Nüvvab'da uzun müddet yürüttüğü ta'lik hattı hocalığı ve hususi olarak yetiştirdiği talebeleriyle hat sanatı tarihimizde önemli bir yere sahiptir. la'lik ve ince ta'lik (hatt-ı kitabet) yazı. Osmanlı ilmiye sınıfının resmı yazısıdır. Arşivden aldığımız örnekte de görüldüğü gıbl Bb-ı Meşıhat'in bütün resmi yazışmaları, şeyhülislam fetvaları, kadı arzları, şer'iyye sicilleri ta'llk hattıyla yazLlmıştır. Bu sebeple ilmiye sınıfına girecek talebelerin Nüvvab Mektebi öğrenim programlannda hüsn-i hat. bilhassa ta 'lik yazı öğrenmeleri mecburi idL Talebeler, sanat seviyesinde olmamakla beraber, yazı usul ve kaidelerini öğrenir, güzel yazı zevk ve disiplini alırlardı. Aynca bunlardan meraklı ve kabiliyetli olanlar seçilir. yazıyı ilerletir, hatta aralannda icazet alanlar da olurdu. Çöküş ve çözülme devri olmasına rağmen, bu yıllarda Osmanlı Devleti'nin diğer eğitim ve öğretim kurumlannda da sanat terbiyesine önem verilmiş. bu meyanda güzel yazı, ders programlarında yer almışur.
Hasan Hüsnü Efendi'den ta'lik meşk ederek icazet alan. yazısını ilerleten ilmiye sınıfı içinde tespit edebildiğimiz şahsiyetler şunlardır: Kibar-ı müderris'lnden İstanbullu Hafız Ahmed Memduh Efendi (d. 1286/1869)5; Müderris Ahmed Hamdi Efendi (d. 1294/1877) 6 Kadiıi şeyhlerinden İstanbullu Ahmed Muhyiddin Efendi (d. 1269/ 185 ı) 7 Müderris İstanbullu Halil Efendi ( 1866-1918) 8, kibar-ı müderrisınden İstanbul bullu Mehmed Asaf Efendi (d. 1293/1877)9, kibar-ı müderrisinden İstanbullu Mehmed Nuri Efendi (d. 1878).
Başlangıçta hat öğrenimini, Hasan Hüsnü Eıfendi'den meşk ederek icazet almış iki büyük hat üstadı vardır: Türk tavrı ta'lik yazıyı Sami Efendi'ye de devam ederek onun hayru'l-halefi olan Hulusi Efendi11 (Yazgan) (1869-1940): sülüs ve nesih yazılan Filibeli ArifEfendi'den meşk edip Türk hat ekolünü Kahire'de açtığı medreselerde öğreterek lslam aleminde yayılmasına büyük hizmetleri geçen Hattat Aziz Efendi (Aktuğ) (1872-1934) 12 . Ayrıca Türk ta'lik tavrını Hulusi Efendi'den öğrenen Tanburi Hafız Kemal Batanay ( 1893-198 t) 13, Sultan Selim Camii Baş imamı Reisülkurra Hamdi Efendi (d. 1877) 14, Muallim Bahaeddin Bey (d. 1295/1878) 15 ve Kastamonu imam-Hatip Mektebi Müdürlüğü'nde bulunmuş Mehmed Vasfi Efendi (1868-1925) 16 Hasan Hüsnü Efendi'den ta'Uk hattını meşk etmiş ve icazet almış hattatlar arasındadır.
Müze ve koleksiyonlarda pek az yazı örnekleri görülen Hasan Hüsnü Efendi'nin şahsiyeti, daha çok hocalığı, hat sanatının tarihten gelen geleneksel kural ve değerlerinin canlı tutulması, korunması ve yayılması, üslup sahibi üstatların yetişmesine zemin hazırlaması hususunda yaptığı büyük hizmetleriyle öne çıkar. Hat Sanatı Hasan Hüsnü Efendi gibi şahsiyetlerin gayretiyle günümüze yozlaşmadan ulaşmıştır.