KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri
KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri

Mustafa Dede

Hattat
Şeyh Hamdullah's school in the six scripts

Birth Date H. 0900
M. 1494-1495
Death Date H. 0945
M. 1538-1539
Birth Place Amasya
Grave Place İstanbul - Üsküdar, Karacaahmet Mezarlığı

Photos

About Artist

He was the son of the calligrapher Sheikh Hamdullah and was born in Amasya around AH 900/ AD 1495. Although it is known that he took aklaqlam al-sittah (i.e., the six calligraphic scripts) lessons from his father, who was in Istanbul at the time and at the peak of his artistic life, calligraphy treatises state that his main teacher was Abdullah Amâsî. It is even reported that he reached his perfection in calligraphy after seeing some of his father's muraqqa's in Egypt, where he resided for a while on his way to Hijaz for the Hajj pilgrimage, and after examining his works that were gifted to the Holy Ka'ba and the Rawza al-Mutahhara during the Hajj.

In this case, we can say that he became acquainted with his father's style as a result of his own research rather than by directly learning from him. Mustafa Dede, who became an incomparable calligrapher known as "the master of Anatolia" and recognized as one of the seven great masters of calligraphy in Anatolia with his meticulous and elegant writing in his father's style, settled in Üsküdar after his return from Hajj and started to train students for the continuation of the line of Sheikh Hamdullah.


However, as a result of the wrong treatment applied to a simple illness, he died in AH. 945/ AD. 1538, when he was only 45 years old. The poet Kandi dated his death with the composition "Gitdi Dede'm jannete" (My grandfather went to heaven; the word "dede" also means grandfather). Although he was buried next to his father, who was buried in Karacaahmet Cemetery, his grave does not exist today.

Contributions

Relatives

Sheikh Hamdullah
Babası

Masters

Sheikh Hamdullah
The six scripts
no image
Abdullah Amasy
The six scripts

Students

no image
Abdulrahman Gubary
The six scripts
no image
Derviş Mehmed Sa'id
The six scripts
no image
Pir Mehmed Dede
The six scripts

Ketebe.org İsmail Orman

Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde ve Konya’daki Koyunoğlu Müzesi’nde birer Kur‘an-ı Kerîm’i ile yine Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde En‘âm-ı Şerîf’i bulunan Mustafa Dede’nin, yine burada muhtelif murakka ve kıt‘aları ile Kehf Sûresi’ni hâvî cüzü, Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi’nde de bir başka murakka’ı bulunmaktadır. 

Süleymaniye Cami’ne vakfedilmiş mushâfını görmüş olan Müstakimzâde’nin “harfi dahi taklid kabul etmez” diyerek hüsn-i hattaki mevki’-i âl ü lâlini de ilân ettiği Mustafa Dede’nin bir kıt‘asının ketebesini gören Bakkal Ârif Efendi’nin “Şöyle bir ‘Mustafa’ yazabilseydim, kendime hattat derdim!” diyerek, kendi aczini itirâf etmiş olduğu mervîdir ki, böylesine değerli bir hattatın zamansız kaybının, Türk hat san‘atı tarihi için de büyük bir kayıp olduğuna delâlet etmektedir. 

Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin

Amasî’dir. O Şeyh bin eş-Şeyh hüsn-i hatt-ı Şeyhâne’de pederlerinden me’zûn-ı vaz’-ı lafza-i ketebe olup lâkin vâlid-i mâcidleri intikâlinde henüz kemâl-i dekâyık-ı hüsn-i hatta vukûf ile telezzüz müyesser olmadığı cihetten, mezkûr Abdullâh-ı Amasî’den telemmüz edip aklâm-ı gûn-â-gûnda hakâyık-ı hüsn-i hatta vâsıl ve Mısr-ı Kâhire’ye dahi râhil olup onda peder-i mu'teberi âsârından -Nefeszâde ve sâ’irleri tafsili üzere- dikkatle temeşşuk ve ba’de’l-hac Üsküdar’da tavattunu tahakkuk eylemişti. Terbiye-i talebe üzere iken ale’l-gafle nâhun tenâvülüyle mazhar-ı şehâdet ve pederleri ittisalinde defîn-i türbet oldu. Rıhletine şu’arâ-yı vaktten Kandî-i şekkerîn-edâ bu târîh-i letâfet-nümâ ile mersiye-gûyâ olmuştur:
Gitdi dedem cennete (945)
Bir mertebe metânet-i hat ve zarâfet-i nemat sâhibi idi ki, her satrı ve belki her harfi taklîd kabul eylemeyip lisân-ı hâlle “Fenzurû baklenâ ile’l-âsâri” netîce-i kaziyyesini tâlib ü nâzır-ı mütebassıra tezkâr u tekrar eder. Süleymâniye Câmi’nde bir mushafı vardır. Zamânımızda ba’zı bî-mülâhazalar merhûmun desîse-i taklidi kaydına düşüp hutûtunun her bir harfi zahm-ı kalem-tırâşîden tashih ile cenkten çıkmışa dönmekle gırbâl-ı hicâbları olmuşken, gülün râyihası ve her şükûfenin hâssa-i fâyihası gibi olan hevâ-yı dest ya’nî meleke-i üstâdâne ve metânet-i kâmilâne kendi hattında nâbûd iken pergâr ile her harfin tül u arazı tevâfuk eylemekle da’vâ-yı bî-burhân ayniyyeti ve mürûr-ı eyyam ile ehl-i farkın ma’dûmiyyeti vaktinde, Dede merhûmun hutûtuna karışmak mülâhazası ile kâğıdları ütü ve vesme ve telve-i kahve ve niçe ameller ile eskitip fakat köhnelikte müşâbeheti hattın dahi miyânlarında adem-i temyizine sebeb olmak ârzûsuna düşmüşlerdir. Mısra’:
Zehî tasavvur-ı bâtıl zehî hayâl-i muhal
Beyt:
Beli tasvir edersin hatt u hâl-i dil-beri amma
Füsûn u fitneye geldükde ey Behzâd n’eylersin