SHAWQI EFENDI
Photos
About Artist
Born in Istanbul's Haseki district in 1829 (1245 AH), as the son of Ahmed Ağa, a merchant from Kastamonu. On the other hand, according to what the master of calligraphers (i.e. Raisuk Khattatin) Kâmil Akdik heard from his teacher Sâmî Efendi, his parents passed away when he was three years old. His uncle, Seyyid Mehmed Hulûsî Efendi, brought him to Istanbul from Kastamonu, putting him and his sister in his bag. His full name was Mehmed Şevkî.
After completing his primary education at the Maktab Al-Sibyan in Aksaray Yusuf Paşa, he studied the introductory sciences from his uncle, who was the head librarian of the Râgib Paşa Library in Koska, and his brother-in-law Hoja İshâk Efendi. He also started to practice calligraphy with great passion, and received his ijazat (certificate) in the six major scripts at the age of 12. In 1848 (1264 H), he became one of the successors of the Bab-i Ser-askerî scribe with a salary of 50 kurus. After years of service, he was appointed as the head calligraphy teacher of the military schools in 1875 (1292 H), and as an additional duty, he taught calligraphy to the princes of Sultan Abdulhamid for two and a half years.
Due to his outstanding service, Shawqi Efendi was awarded second rank honor and third rank Majidi insignia in June 1883 (Sha'ban 1300 H). He passed away on May 8, 1887 (14 Sha'ban 1304 H), after performing his pilgrimage. He was buried next to his uncle at the Merkez Efendi Cemetery.
The inscription on the gravestone of Shawqi Efendi, who was known to be tall, wheat-skinned, cute, smiling, and known for his good morals, was written by his son and student Mehmed Sa'id Bey and reads as follows: "He is eternal. Recite al-Fatiha for the soul of Shawqi Efendi, who was the calligraphy teacher of princes, and a famous calligrapher, died in 1304 Shaban al-Muazzam. Written by Sa’id."
Shawqi Efendi, who was one of the rare calligraphers who managed to create a unique style in Turkish calligraphy, was one of the distinguished calligraphers of his time. It is said that when Seyyid Mehmed Hulusi Efendi gave permission from the "six scripts" to his nephew, who was the best of his disciples, and said, "I can teach you writing this much. Learn the rest from Mustafa Izzet Efendi and other calligraphers," he was extremely upset when he received the response, "I will not go to any other teacher except you!"
However, after seeing his nephew's talent, he took him to Kazasker Mustafa Izzet Efendi himself for practice, but he was not accepted out of fear of offending him. After that, Shawqi Efendi worked to improve his writing by looking at the works of calligraphers such as Hafiz Osman, Ismail Zuhdi Efendi, and Mustafa Rakim Efendi and taking inspiration from them. Thus, he established his own style, which was like a fresh bud growing on the Hafiz Osman tree. Kamil Akdik reported that he said, "They taught me writing in the dream world!"
Shawqi Efendi, who dedicated his life to calligraphy, never strayed from the path of Hafiz Osman and Ismail Zuhdi Efendi in his works, and he succeeded in establishing a fresh style that was remembered with his name due to his inherent talent. The most important factor in his success was his meticulous, careful, and disciplined approach to writing. Yahya Hilmi Efendi's words are an example of this:
"Among calligraphers, I admire Shawqi Efendi the most. He writes with the utmost care, and even if he teaches writing to a child, he does it with care. "He has excelled in demonstrating perfection in all types of calligraphy."
Shawqi Efendi, who became one of the rare calligraphers who could consistently produce works that were the product of extremely meticulous and careful work with his flawless and stylish writing in his works, achieved a rightful reputation among Turkish calligraphers. His close friend, Sami Efendi, also acknowledged Shawqi's status in calligraphy by saying, "Nothing bad could come out of Shawqi's hands, even if he wanted to."
In contrast to the official job he had, which provided for his livelihood, Shawqi Efendi, who refrained from writing on order, would give the works he wrote to his clients for a certain fee and would only use the money he earned for charitable purposes. In fact, after he died, his estate included a record of all the money he spent on wells and other things for poor people in his hometown of Kastamonu.
Shawqi Efendi, who had also written the inscription on the tombstone of his uncle and teacher, Seyyid Mehmed Hulûsî Efendi, can be seen to have left his signature on numerous tombstone inscriptions in various cemeteries in Istanbul. These writings, which seem to have been an important source of income for him, are examples of the magnificent skill of Shawqi Efendi in the Jali Thuluth script, and it would be appropriate to carry out a separate study on these tombstone inscriptions. His precious calligraphic works on paper are preserved in mosques, museums, and private collections and include his hilyas, muraqqas, and panels, which are found in Egypt, as well as in the Topkapı Palace Museum and the Vakıf Calligraphy Arts Museum. In addition, there are small Quranic verses written in a small script dating back to 1279 AH (1862 AD) in the Sakıp Sabancı Collection, and in the tomb of Keçecizade Fu'ad Pasha (Env. no: 02), there are similar Quranic verses dating back to 1287 AH (1870 AD).
Contributions
-
Nesih, SülüsH. 1285 / M. 1868-1869
-
SülüsH. 1286 / M. 1869-1870
-
Celi SülüsH. 1284 / M. 1867-1868
-
Nesih, Sülüs
-
Sülüs
-
Nesih, Sülüs
-
Nesih, Sülüs
-
Nesih, SülüsH. 1279 / M. 1862-1863
-
Nesih, Sülüs
-
Nesih
-
Nesih, SülüsH. 1295 / M. 1878
-
Nesih, Sülüs
-
Nesih, SülüsH. 1284 / M. 1867-1868
-
Nesih, Sülüs
-
NesihH. 1260-1304 / M. 1844-1887
-
Muhakkak
-
Nesih, SülüsH. 1300 / M. 1882-1883
-
Nesih, Sülüs
-
Nesih, Sülüs
-
Celi SülüsH. 1298 / M. 1880-1881
-
Nesih, Sülüs
-
Celi SülüsH. 1291 / M. 1874
-
Celi SülüsH. 1292 / M. 1875-1876
-
Nesih, Sülüs
-
Nesih, Sülüs
-
Nesih, SülüsH. 1288 / M. 1871-1872
-
Nesih, Sülüs
-
Nesih, Sülüs
-
Nesih, Sülüs
Relatives
Masters
Students
Ketebe.org İsmail Orman
Uzunca boylu, buğday tenli, sevimli ve güler yüzlü olan ve güzel ahlâkı ile tanınan Şevkî Efendi’nin, oğlu ve tilmizi Mehmed Sa’id Bey tarafından yazılan mezartaşı kitâbesi şöyledir: Hüve’l-bâkî
Şehzâdegân hazerâtının hüsn-hat mu’allimi, meşâhir-i hattâtîn-i kirâmdan merhûm Hacı Şevkî Efendi’nin rûhu içün lillâhi’l-fâtihâ. Sene 1304. Fî 14 Şa’bânü’l-mu’azzâm. Ketebehü Sa’id.
Türk hat san‘atının kendine mahsus şive oluşturmayı başarabilmiş nâdir hattatlarından biri olan Şevkî Efendi, zamanının mümtâz hattâtlarından biridir. Rivâyet olunur ki, şâkirdlerinin en güzîdesi olan yeğenine aklâm-ı sitteden icâzet veren Seyyid Mehmed Hulûsî Efendi, “Yazıyı ben bu kadar öğretebilirim. Bundan ilerisini Mustafa İzzet Efendi’den ve diğer hattatlardan öğren.” dediğinde, “Ben sizden başka hocaya gitmem!” cevabını alınca son derece müte’essir olmuştu.
Ancak yeğenindeki istidâdı gördüğünden bir müddet sonra kendi eliyle Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye götürüp meşk için ısrar etmişse de, hatırı kalır korkusuyla kabul edilmemişti. Bunun üzerine Kazasker Efendi’nin ve şâkirdlerinden bir attârın meşklerine bakarak yazısını ilerletmeğe çalışan Şevkî Efendi, Hâfız Osman başta olmak üzere, İsmâ‘il Zühdî Efendi ve Mustafa Râkım Efendi gibi hattatların eserlerini tedkîk ve onlardan ilhâm alarak, Hâfız Osman çınarında, taze bir tomurcuk gibi filizlenen kendi şivesini tesis etmiştir. Bu münâsebetle, “Bana yazıyı ruyâ âleminde ta’lim ettiler!” dediğini, Kâmil Akdik nakletmektedir.
Ömrünü yazıya hasretmiş olan Şevkî Efendi, san‘at yaşamı boyunca nesihte Hâfız Osman ve sülüste İsmâ‘il Zühdî Efendi’nin yolundan ayrılmamış ve hasletindeki istidâd ile bu aklâmda, nâmıyla yâd olunan tâze bir üslûp tesis etmeye muvaffâk olmuştur. Bu başarısındaki en önemli âmil ise, yazıya son derece titiz, itinâlı ve tekellüflü yaklaşması idi. Bu hususa Yahya Hilmî Efendi’nin şu sözleri misâldir:
Hattatlar içinde en ziyâde takdir etdiğim zât, Şevkî Efendi’dir. Yazıyı kemâl-i itinâ ile yazar, hattâ bir çocuğa yazı ta’lim etse onda da itinâ ederdi. Doğrusu hattın her nev’inde ibrâz-ı kemâl ile emsâline tefevvuk etmişdir.
Nitekim son derece titiz ve dikkatli bir çalışmanın ürünü olan eserlerindeki pürüzsüz ve şiveli yazıları ile Türk hattatları arasında haklı bir şöhrete ulaşan Şevkî Efendi’nin, hayatının her döneminde aynı kudreti ibrâz eylemeyi başarabilmiş nâdir hattatlardan biri haline gelmiştir. Nitekim yakın arkadaşı Sâmî Efendi de, “Şevkî’nin elinden, istese de fenâ harf çıkmazdı.” diyerek, hüsn-i hattaki mevki-i âl ü lâlini teslim etmiştir.
Buna mukabil geçimini resmî vazifesinden aldığı ma’aş ile temin etmeye çalışan, sipâriş üzerine yazı yazmaktan imtinâ eden Şevkî Efendi, yazdığı yazıları tâlibine belli bir bedel mukabilinde verir, aldığı parayı da sadece hayır işlerine sarfederdi. Nitekim memleketi Kastamonu’daki muhtâcîn için harcadığı mebâliğin kuyûdâtını ihtivâ eden masraf defteri, vefâtını müte’akib terekesinden çıkmıştır.
Dayısı ve hocası Seyyid Mehmed Hulûsî Efendi'nin mezartaşı yazısını da yazmış olan Şevkî Efendi'nin İstanbul’un muhtelif mezarlıklarında imzasını taşıyan çok sayıda mezartaşı kitâbesine tesâdüf edilmektedir. Kendisi için önemli gelir kaynağı olduğu anlaşılan bu yazılar Şevkî Efendi’nin celî sülüsteki dillere destân mahâretinin birer numûne-i harikası olup bu mezartaşı kitâbeleri için münferit bir çalışma yapılsa, yeridir. Kâğıd üzerine murarrer âsâr-ı nefîsesi ise camilerde, müzelerde ve özel koleksiyonlarda mahfûz bulunan Şevkî Efendi’nin, Mısır’da ve Topkapı Sarayı Müzesi ile Vakıf Hat Sanatları Müzesi’nde hilyeleri, murakka’ları ve levhâları vardır. Ayrıca Sakıp Sabancı Koleksiyonu’nda H. 1279/M. 1862 ve Keçecizâde Fu’ad Paşa Türbesi’nde de(Env. no: 02) de H. 1287/M. 1870 tarihli küçük kıt‘a Kur‘an-ı Kerîm’leri vardır.
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar İbnülemin Mahmud Kemal İnal
Reisü’l-hattatîn Kâmil Akdik Efendi, üstâdı Sâmî Efendi’den
naklen dedi ki:
Şevkî Efendi’nin ebeveyni Kastamonu’da vefât etdiğinden dayısı Hulûsî Efendi, heybesinin bir gözüne Şevkî’yi,
diğer gözüne kızkardeşini koyarak İstanbul’a getirdi, yetişdirdi, yazıyı da ta’lim
etdi. Bir müddet sonra Mustafa İzzet Efendi’ye götürüp meşk ve tekemmül
etdirmek içün ısrar etdiyse de – hatırı kalır korkusu ile – Şevkî’yi kabûl
etmedi. Fekat efendinin ve şâkirdlerinden bir attarın meşklerine bakarak yazıyı
ilerletmeğe çalışdı.
Kâmil Akdik Efendi, şu sözleri de ilâve etdi:
Şevkî Efendi, “Yazıyı bana
âlem-i ruyâda ta’lim etdiler.” derdi. En güzel yazıları 1290[1873]’dan sonra
yazdıklarıdır. Ondan evvelki yazılarında kusurlar vardır.
…
Asrının en ileri gelen hattatlarındandır ki, “hattat-ı
hatır” ünvânına lâyıkdır. Âsâr-ı nefîsesi,
esbâbı indinde hâ’iz-i kıymetdir. Pek çok şâkirdi vardır. Ellerde hilyeleri,
levhâ ve kıt’aları ve Topkapu Sarayı Müzesi’nde 1284[1867-1868] ve
1300[1883]’de yazdığı sülüs ve nesih yazıları mevcûtdur.
Bir gün evine gitdiğim
esnâda Yahyâ Hilmî Efendi, duvara asılı olan nefîs bir levhâyı göstererek “Hattatlar
içinde en ziyâde takdir etdiğim zât, Şevkî Efendi’dir. Yazıyı kemâl-i itinâ ile
yazar, hattâ bir çocuğa yazı ta’lim etse onda da itinâ ederdi. Doğrusu hattın
her nev’inde ibrâz-ı kemâl ile emsâline tefevvuk etmişdir.” demişdi.
Kâmil Efendi “Şevkî Efendi ağır, Yahyâ Hilmî Efendi sür’atle yazardı.” derdi. Bayezid’deki Kütübhâne-i Umûmî birinci hâfız-ı kütûbü hattat Hasan Tahsîn Efendi, Şevkî Efendi’nin yazıdaki kemâlini teslim eder, fekat abartılı yazdığını söylerdi.