Kayışzâde Hafız Osman Nûri Efendi
Fotoğraflar
Sanatkâr Hakkında
1834 senesi civârında Burdur’da doğdu. Hıfzını memleketinde tamamladıktan sonra medrese tahsîli için İstanbul’a gitti. Medrese derslerine devam ettiği esnâda Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den sülüs ve nesih meşkederek icâzet aldı. Hocasının vefâtından sonra şâkirdânından Muhsinzâde Abdullah Bey’den de uzun müddet istifâde etti. Bir müddet sıbyân mekteplerinde hüsn-i hat muallimliğinde bulundu.
H. 1292/M. 1875 senesinde hocası Kazasker Efendi’nin delâletiyle Bayezid Mekteb-i Rüşdîsi’ne sülüs muallimi oldu. Ayrıca Seniyye Hanımsultan’ın eşi Müşîr Hüsnî Paşa’nın Ramazân imâmlığı da uhdesine verildi. Ancak bir nedenle vazîfelerini terk ile memleketine döndü. Kendini tümüyle mesâhif-i şerîfe istinsâhına hasrettiği bu dönemde, yazmış olduğu nüsâh-ı mübârekeyi tâliplerine vermek için İstanbul’a giderdi.
İstanbul’da bulunduğu esnâda misâfir olduğu Sultan Abdülhamîd’in imâm-ı evveli Hâfız Râşid Efendi’nin evinde, H. 1311 senesi Ramazân-ı Şerîf’inin 4. gecesi (11 Mart 1894) Terâvih Namazı’nı kıldırırken, esnây-ı rüku’da âniden vefât eden Kayışzâde Osman Nûrî Efendi, Merkez Efendi Kabristânı’na defnedilmiştir.
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar İbnülemin Mahmud Kemal İnal
Bir zemandan beri
mezartaşlarına – tâbir muvâfık ise – su’ikast edilmekde, bu sûretle kabirlerde – tarihin
yardımcılarından olan – mezartaşı
kalmıyacağı anlaşılmakda olduğundan Kāyışzâde merhûmun taşındaki kitâbeyi
vaktile ihtiyâten yazmışdım. Bütün evrâkımı ve kayıt defterlerimi alt-üst
etdim. Kitâbenin sûretini bulmak mümkin olmadı.
Rahatsız olduğum hâlde iki def’a Merkez Efendi Kabristanı’na
gitdim. Çamura batarak Kāyışzâde’nin mezarını aradım. Eski taşları kırub
atmışlar, yâhud başka yerde kullanmışlar. Eski mezarlar yok olmuş, yerlerine
yenileri yapılmış. Üzgün şekilde geri döndüm.
İkinci üçüncü derecedeki hattatları yazarken Kāyışzâde gibi
en değerli ve en gayretli bir zâtı yazmamak, ayıplanmağa lâyık,
kādr-nâ-şinâsâne hareket olacağını ve – terceme-i hâlini arayub yazmak şöyle
dursun ismini bile ağza almıyan – Habib
Efendi ile hem-hâl olacağımı düşünerek te’essüf etdim.
Terceme-i hâlinin az, fekat mühim noktalarını ihtivâ eden
kitâbe – perakende evrâk arasında –
nasılsa zuhûr edüb beni mesrûr etdi. Merhûm, bazen İstanbul’da, bazen Burdur’da
oturur, İstanbul’da bulundukça ekseriyetle – bi’l-âhâre Sultan
Abdülhamid’e ikinci, sonra birinci imâm olan
– Zeyrek Cami’ imâmı Hâfız Râşid Efendi’nin evinde ikâmet
ederdi.
Bir müddet sıbyan mektebi hocalığında ve Arnavutköyü’nde
Feyz-i Âtî Lisesi olan kâgir yalının yarısının sahibi olan Seniyye
Hanımsultan’ın zevci Müşîr Hüsnî Paşa’nın Remezân imâmlığında da bulundu.
Sülüs yazısı elde edilemedi. Nesih yazısı dercedildi. Pek
nefîs sûretde yazub pek dil-rübâ tarzda tezhib edilmiş olan müte’addid mushâf-ı
şerîf ve delâ’ilü’l-hayrâtını gördüm.
Büyük Hâfız Osmân merhûmun 1093[1682]’de yazdığı Kitabü’t-tahhâre’yi takliden 1289[1872]’da yazdığı, eski Me’arif nâzırlarından Rumbeyoğlu Fahreddîn Bey’den, refîkāsı Sadr-ı esbâk Avalonyalı Ferîd Paşa merhûmun kızı Feyziyye Hanım’a intikāl edüb 1325[1907]’de meşhur müzehhiblerden Trabzonlu Osmân Yümnî Efendi’nin tezhib edilen nüshâ-i bedi’âyı ziyâret etdim.
Ketebe.org İsmail Orman
Alt kısmı başka bir mezar tarafından kapatıldığı için tarihi ve hattat imzası okunamamakta olan mezartaşının, hocası Muhsinzâde Abdullah Bey tarafından yazılmış olduğu bilinen kitâbesi şöyledir:
Hüve’l-bâkî
Yüzyedinci mushâf-ı şerîfin Sûre-i Yusuf’daki “ersilhü me‘ana gaden” âyet-i kerîmesine kadar tahrîr eden ve terâvih namâzını kıldırırken esnây-ı rükû’da vefât eden meşâhir-i hattat ve mu’allim-i sıbyândan Burdurî Kayışzâde el-Hac Hâfız Osmân Efendi’nin rûhiyçün rızâ’en-lillâh Fâtihâ.
Sene 1311, fî 4 Ramazân yevm-i Pazartesi.
Kitâbeden de anlaşılacağı üzere 106 mushâf-ı şerîf istinsâhına muvaffâk olan Kayışzâde Osman Nûrî Efendi’nin, hatt-ı nesihte Hasan Rızâ Efendi’den sonra zamanının en önemli hattatı idi. Bilhassa âyet-ber-kenar, açık, anlaşılır ve latîf hatlı matbu nüshâsı, Kur‘ân-ı Kerîm’i hıfzedenler tarafından bir hayli rağbet gördüğünden, şöhreti hemen tüm İslam dünyasına yayılmıştır. Sülüsle muharrer tek eseri ise Nevfidân Kadınefendi Türbesi’nde, H. 1292/M. 1875 senesinde vefât eden Sultan Abdülazîz’in üçüncü kadını Edâ-dîl Hanım için yazılmış sanduka levhâsıdır(Env. no: 21)
Yazmış olduğu mushâflardan ikişer tanesi Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphânesi ve Michigan Üniversitesi Kütüphânesi II. Abdülhamid Koleksiyonu’nda bulunmakta olup İstanbul Üniversitesi Kütüphânesi, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi ve Sabancı Koleksiyonu’nda da birer nüshâsı mevcuttur. Ayrıca Ekrem Hakkı Ayverdi Hat Koleksiyonu’nda da H. 1305/M. 1888 tarihli Delâ’ilü’l-hayrât’ı bulunmaktadır. Hâfız Osman’ın H. 1093/M. 1682 tarihli Kitâbü’t-tahhâre’sini taklîden yazdığı, Osmân Yümnî Efendi’nin tezhiblemiş olduğu H. 1289/M. 1872 tarihli nüshâyı ise İbnülemin ziyâret etmiştir.
İslam Ansiklopedisi Muhittin Serin
Burdur’da doğdu. Bu sebeple Burdurî nisbesiyle de bilinir. Büyük Hâfız Osman’la karıştırılan hattat, yazdığı eserlerin ketebesinde ismini bazan Burdurî Kayışzâde es-Seyyid el-Hâc Hâfız Osman Nûri olarak kaydetmiştir. İlk öğrenimiyle beraber Kur’an’ı ezberledikten sonra İstanbul’a giderek dinî ilimleri tahsil etti. Bu sırada Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den sülüs ve nesih yazılarını öğrenip icâzet aldı. Hocasının vefatı üzerine onun seçkin talebesi Muhsinzâde Abdullah Hamdi Bey’in derslerine devam ederek zamanının hattatları arasında üstün bir başarı gösterdi. Hayatını mushaf yazmakla geçiren Hâfız Osman Efendi, 107. mushafını yazarken Yûsuf sûresinin 12. âyetine geldiği 4 Ramazan 1311 (11 Mart 1894) tarihinde teravih namazı kıldırdığı esnada rükûda vefat etti ve Merkezefendi Kabristanı’na defnedildi. Kaybolan mezar taşı kitâbesi Muhsinzâde Abdullah tarafından celî sülüs hatla yazılmıştı.
Daha çok İstanbul, bazan da Burdur’da oturan Kayışzâde hattatlığının yanı sıra sıbyan mektebi hocalığı, Müşir Hüsnü Paşa’nın konağında ramazan imamlığı görevlerinde bulunmuştur. Kazasker Mustafa İzzet ekolünün önde gelen hattatları arasında yer alan sanatkâr, mushaf yazmada ve nesih yazının güzelleşmesinde büyük hüner göstermiştir. Bilhassa XIX. yüzyılın sonlarından günümüze kadar pek çok defa basılarak İslâm dünyasına yayılan âyetberkenar tertibiyle yazdığı mushaf-ı şerifler, bu ekolün diğer bir hattatı Hasan Rızâ Efendi’nin (ö. 1920) aynı tertipteki mushafıyla birlikte büyük şöhrete ulaşmıştır. “Mushaf-ı huffâz” diye de bilinen bu tertipteki mushaflar Kur’an ez-berleyenlere kolaylık sağlaması, yazısının açık, okunaklı ve güzel olması sebebiyle halk arasında da diğer mushaflara tercih edilmiştir.
Kur’an yanında birçok Delâʾilü’l-ḫayrât yazdığı bilinen Hâfız Osman’ın kaleminden çıkan 106 mushaftan pek azı günümüze ulaşmıştır. Müze, kütüphane ve özel koleksiyonlarda kaydedilen bazı eserleri şunlardır: Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde mevcut (Yeniler, nr. 2144, 6887) iki mushaftan biri 23 × 15 cm. ebadında, krem rengi 411 âharlı kâğıt varak, her sayfada on bir satır nesih hatla 1313’te (1895-96) tamamlanmıştır ve ketebelidir. İlk iki sayfa, sûre başları, güller, duraklar tezhipli, metin etrafına altın cetvel çekilmiştir. Cildi vişne çürüğü deri, miklebli yekşah tezhiplidir. Diğeri 21,5 × 13,5 ebadında 410 varaktır. Her sayfada on bir satır nesih hatla 1308’de (1891) tamamlanmış olup ketebeli, ilk iki sayfa ile sûre başları, güller, duraklar, hâtime sayfası tezhiplidir. Metin etrafına altın cetvel çekilmiştir. Cildi miklebli, şemse ve zencireklidir. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan mushaf ise (AY, nr. 6656) 36,5 × 25 cm. ebadında, âharlı 327 varak, her sayfada on üç satır nesih hatla 1306’da (1888-89) tamamlanmış olup ketebelidir. 1309’da (1892) Ali Nazmi tarafından zerenderzer tarzında tezhip edilmiştir. Serlevha, sûre başları, güller ve duraklar tezhipli, metin etrafı altın cetvellidir. Cildi klasik tarzda mavi deri üzerine altın yazma tezyinatlı, kapakların iç yüzü kırmızı deri üzeri halkârîdir. Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ndeki mushaf (nr. 3402) nesih hatla 1309’da (1892) tamamlanmış, ketebeli ve tezhiplidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde Michigan Üniversitesi Kütüphanesi II. Abdülhamid Koleksiyonu’nda (Arapça, nr. 172, 173) mevcut iki mushaftan biri 21,7 × 13,3 cm. ebadında, nesih hatla 1305’te (1888) tamamlanmış olup ketebelidir. Bahâeddin b. Tevfîk tarafından tezhip edilmiştir. Diğeri 24 × 14,2 cm. ebadında, nesih hatla 1301’de (1884) tamamlanmıştır ve ketebelidir. Hacı Ahmed tarafından 1313’te (1895) tezhip edilmiştir. Ayrıca metin dışında âyetlerin kıraat imamlarına göre okunuşları gösterilmiştir. İstanbul Özel Sabancı Koleksiyonu’nda mevcut, 17 × 11,5 cm. ebadında, her sayfada on üç satır bulunan, 1298’de (1881) tamamlanmış mushafın ketebe sayfasında hattatın yazdığı altmışıncı mushaf olduğu belirtilmiştir. Hasan Efendi tarafından zerenderzer tarzında tezhip edilmiştir. İstanbul Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı Ekrem Hakkı Ayverdi Hat Koleksiyonu’nda ise Kâbe minyatürlü, güzel nesih hatla, 1305’te (1888) tamamlanmış, 14 × 21 cm. ebadında, doksan sekiz varak, tezhipli bir Delâʾilü’l-ḫayrât bulunmaktadır. Hasan Rızâ Efendi ile birlikte etrafı meâlli olarak yazılan ve 1296’da (1879) Osman Bey Matbaası’nda basılan ince nesih hatlı mushafla meâlin on beş cüzünü Hâfız Osman yazmıştır. Kayışzâde’nin hat sanatına kazandırdığı eserler yanında pek çok talebe yetiştirdiği bilinmekteyse de bunlardan yalnız Burdurlu Mustafa Efendi’nin adı bilinmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Süleyman b. Ahmed, Mir’ât-ı Hattâtîn, Beyazıt Devlet Ktp., nr. 10338, vr. 18b, 34b; Karatay, Arapça Yazmalar, I, 411; a.mlf., İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Arapça Yazmalar Kataloğu, İstanbul 1951, I, 87; İbnülemin, Son Hattatlar, s. 252-256; Sabancı Koleksiyonu, İstanbul 1995, s. 132; Muhittin Serin, Kubbealtı Ekrem Hakkı Ayverdi Koleksiyonu’ndan Seçme Eserler Sergisi Sadberk Hanım Müzesi, İstanbul 2000, s. 40; a.mlf., “ABD’deki El Yazma Eserler ve II. Abdülhamid Koleksiyonu”, Akademik Araştırmalar Dergisi, II/4-5, İstanbul 2000, s. 494; el-Ḳāmûsü’l-İslâmî, V, 256; Uğur Derman, “Kayışzâde Hafız Osman”, TA, XXVI, 80.