Şekerzâde Seyyid Mehmed Efendi
Hafız Osman Aklâm-ı Sitte Ekolü
Fotoğraflar
Sanatkâr Hakkında
Manisa’da şekerci esnafında Abdurrahmân Efendi’nin oğlu olarak doğdu. Babasına nisbetle “Şekercizâde” nâmı ile meşhur olmakla beraber eserlerine “Şekerzâde” ismiyle ketebe koymuş olduğundan, hattatlar arasında künyeyle anılmaktadır. Tahsîlini memletinde tamamladıktan sonra İstanbul’a giderek medrese eğitimine başladı. Bu esnâda hüsn-i hatta alâka duyarak İbrahim Kırımî’den aklâm-ı sitte meşketti. Bilâhare tekemmül için Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi’den sülüs ve nesih yazılarını yeni baştan yazarak icâzetine nâil oldu.
Hüsn-i hatta ve bilhassa hatt-ı nesihte gösterdiği mahâret ve eslâfın eserlerinden ilhâm alarak geliştirdiği şive ile kısa zamanda fevkalade bir mertebeye ulaşarak, zamanın sanat çevrelerinde büyük takdir ve alaka görmeye başladı. Nitekim Sultan 3. Ahmed'in dikkatini çekmekle, Şeyh Hamdullah’ın yazıp Ravza-i Mutahhara’ya hediye ettiği Kur’an-ı Kerîm’i istinsâh etmekle görevlendirildi. 1729 yılında Surre-i Hümâyun ile kutsal topraklara giderek Hac vazifesini ifâ ettikten sonra Medine’de kalarak vazîfesini yerine getirdi.
Bu esnâda bir de Delâ'ilü’l-hayrât kaleme alan Şekerzâde Seyyid Mehmed Efendi, bir sonraki surre alayı ile İstanbul’a dönmüştürdü. Ancak bu esnada Patrona Halîl Vak‘ası vuku bulmuş ve Sultan Ahmed hal’edilmiş, yerine de kardeşi Mahmud getirilmişti. Bunun üzerine istinsâh ettiği nüshâ-i mübârekeyi kendi parası ile tezhîb ettirerek yeni sultana takdîm etti. Yüklü bir atiyye ile ödüllendirildiği gibi, Bostancı Ocağı’nın hüsn-i hat muallimliğine tayin edildi. Ayrıca aynı şekilde bir başka mushaf-ı şerif yazması da istendi.
Haftanın belli günlerinde ocağa müdâvemetle gılmâna talim vererek, sayısı yüzlerle ifade edilen öğrenci yetiştiren Şekerzâde Seyyid Mehmed Efendi, diğer yandan Ayasofya Cami civârındaki hânesinde yazı ile meşgul olur, mürâca’at edenlere burada da meşk verirdi. Bu hâl üzere iken 1753 yılının Mart ayında vefât etti. Eserini istinsâh etme şerefine nâil olduğu Şeyh Hamdullah’ın civârına defnedildiyse de, mezarı kayıplara karışmıştır.
Eserleri
Akrabalar
Hocaları
Talebeleri
Ketebe.org İsmail Orman
Sanat yaşamı boyunca çok sayıda mushâf, murakka’ ve kıt‘a yazmış olup günümüze intikal edebilmiş olanlar, hâlen dünyanın ve Türkiye’nin önemli müze ve koleksiyonlarını süslemektedir. Bilhassa hatt-ı nesihte fevkalade kudretli bir ele sahip idi. Nitekim İkbâline vesile olan Şeyh Hamdullah'ı takliden yazdığı Kur’an-ı Kerîm, Osmanlı tarihinin matba’ada basılan ilk mushâf-ı şerifi olmuş ve üst düzey devlet adamlarına hediye edilmek üzere Sultan Abdülazîz’in emriyle, H. 1291/M. 1874 yılında Matba’a-i Osmaniye’de taşbasma olarak âharlı kâğıda basılmıştır.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Manisa’dandır. Bu fakire kendi takrirleri üzere pederleri belde-i mezburede kand-fürûş-ı sâhib-sermâye ve ma’ârif-i cüz’iyye kendine vâye, sâhib-nefes bir zât-ı enfes olup bu sebebden kendilere “Şekercizâde” demekle ma’rûf idi. Ekseriyyâ ketebelerinde edât-ı Türkiyye-i nisbeti tayy ederler idi. İstanbul’a kudüm ve İbrâhîm-i Kırımî’den hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshin tedârükü melzûmları olup ba’dehu seyl-i nîl-i sa’y ü cezmini şeker-bârî-i neyistân-ı hüsn ü bahâ-yı hutût-ı şettâya rîzân ve cûy-bâr-ı gûşiş-i cemîlden ser-şâr olan halîc-i heves-i ma’ârîf-resin icra ile bürke-i pür-bereke-i taleb ü itkânını imlâ eylemek için üstâd-ı âlem, hâce-i müsellem, muktedâ-yı Câmi’-i Mîr-âhûr Seyyid-i pür-nûr Abdullâh Efendi merhûmdan tahsîl-i haysiyyet ve vaz’-ı lafza-i ketebe ile mastaba-nişîn-i üstâdiyyet ve mesned-güzîn-i kasrü’l-ayn-ı elfiyyet olmuştu. Şekkerallâhu sa’yehu.
Musâhib-i şehriyârî Çavuş Ahmed Efendi şevkiyle Sultân Ahmed Hân-ı Sâlis sûy-i dil-cûylarından me’mûr olup Medîne-i Münevvere’de vâki’ Şeyh Hamdullâh-ı âgâh hattıyla, mevcûd olan mushaf-ı bihbûddan bâ-taklîd bir mushaf-ı şerif yazıp ba’de’l-hac itmâm-ı hidmet ve bir Delâ’il-i Şerif dahi kitâbet eylemişti. Avdette Sultân Mahmud Hân câlis-i evreng-i saltanat bulunmakla tezhîb ü ihdâ edip tarîka-i tedrise idhâl ve hadîka-i hâssa hidmet-i talimiyle dahi iclâl olunmuştu. Ayasofya-i Kebîr kurbünde Tavşan-i Bî-zebân Sebili mukabilinde sâbıkan Nakîbü’l-eşrâf Seyyid Muhterem Efendi Türbesi civârında bir menzilde sâkin olup ta’lîm hidmetinde idi. Kand-âsâ başlı başına kelle-germ ve ba’zı hod-fürûşânla şeker-âb u dil-nerm idi. Sâbit mürekkeb ile taklide meşgalesi, üstâdları vâdîsine çendân takarrübe mâni’ olmuştu. Ma’amâfih beyne’l-akrân nazîri nâyâb olduğu müsellem-i cihândır. Mâh-ı Cumâda’l-ûlâ’da şehd-i fâyik-i cânını fedâ ve kandâsâ terk-i ser-i hayât-ı fenâ eyleyip Şeyh Hamdullâh merhûmun merkad-i münevverleri civârında azm-i cennet eylediği sâl bu mısra’la mazbutumuzdur:
Şekercizâde nukl-i pâk-i ser-bezm ola me’vâya (1166)
İslam Ansiklopedisi Prof. Dr. Muhittin Serin
Manisalıdır. Babası Abdurrahman Efendi, Manisa’da şeker satıcılığı yaptığından “Şekercizâde” lakabıyla tanınmış, ancak eserlerinde “Şekerzâde” imzasını kullanmıştır. İlim tahsili için gittiği İstanbul’da önce İbrâhim Kırîmî’den, daha sonra Yedikuleli Seyyid Abdullah’tan sülüs ve nesih yazılarını meşkederek icâzet aldı. Bu sahada geçmiş üstatların yazılarından faydalanıp emsallerinden daha üstün bir seviyeye ulaştı. Lakabı gibi yazıları da sevimli bir çocuğun aydınlık yüzüne benzer. Ayasofya yakınında oturan ve isteyenlere hat dersi veren Şekerzâde hayatı boyunca pek çok hattat yetiştirerek Türk hat sanatına büyük hizmet etti. Vefatında Karacaahmet Mezarlığı’nda Şeyh Hamdullah Efendi’nin kabrinin yakınına defnedildi.
Sanat çevrelerinde büyük takdir gören Şekerzâde’nin mushaf, murakka‘ ve kıta olarak çok başarılı eserleri vardır. Bir üstadın yazı tarzını kullanmada mahir olan Şekerzâde, padişah musâhiplerinden Çavuş Ahmed Efendi vasıtasıyla ve III. Ahmed’in emriyle Medine’ye gidip Şeyh Hamdullah’ın Ravza-i Mutahhara’ya vakfedilmiş olan mushafını takliden bir mushaf yazmakla görevlendirilmiş, hac vazifesini yerine getirdikten sonra Medine’de bir yıl kalarak bir mushafla bir delâilü’l-hayrât yazmıştır. İstanbul’a dönüşünde mushafın tezhip ve cildini yaptırdıktan sonra yeni padişah olan I. Mahmud’a arzetmiştir. Bundan çok memnun kalan padişah mushafı kütüphanesine koymuş, bir mushaf daha yazmasını emretmiştir. Şekerzâde kısa zamanda bir mushaf daha yazarak padişahın ihsanına nâil olmuş, kendisine ibtidâ-i hâric rütbesiyle 1143 (1730) yılı ortalarında İstanbul ruûsu ve Topkapı Sarayı’nda Bostâniyân-ı Hâssa’ya hat hocalığı görevi verilmiştir. Medine’de yazdığı mushaf Süleymaniye Kütüphanesi’nde muhafaza edilmektedir (Yenicami, nr. K 3). Bu mushaf, Sultan Abdülaziz devrinde 1874’te devlet ileri gelenlerine hediye edilmek üzere Maarif Nezâreti tarafından âharlı kâğıda yetmiş adet basılmıştır. Aslından ayırt edilemeyecek kadar güzel basılan mushaf Osmanlılar’da resmen bastırılan ilk Kur’an’dır.
BİBLİYOGRAFYA
Suyolcuzâde, Devhatü’l-küttâb, s. 68.
Müstakimzâde, Tuhfe, s. 419-420.
İsmet, Tekmiletü’ş-Şekāik, V, 218-220.
M. Uğur Derman, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçmeler, İstanbul 2002, s. 92.
Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 2003, s. 143.