Veliyyüddîn Efendi
Fotoğraflar
Sanatkâr Hakkında
64. Orta ihtiyarlarından Solakbaşı Hacı Mustafa Ağa’nın oğlu olarak Silivrikapı’da Yayla semtinde dünyaya geldi. Tahsilini tamamladıktan sonra müderris olup Ebezâde Abdullah Efendi’nin meşihâtı esnâsında, babasının Silivrikapı’da Arabacı Bâyezid Mahallesi’nde yaptırdığı medresede ibtidâ’-i hâric rütbesiyle bir süre derse çıktı. Daha sonra Nevşehirli Dâmâd İbrâhim Paşa’nın himâyesine girdi. Onun sayesinde Evkaf-ı Harameyn Müfettişliği’ne getirildi. H. 1142/M. 1729 Halep Kadılığı ile ilmiye sınıfına nakledildi.
Hamisinin katliyle sonuçlanan Patrona Halîl Vak‘ası ile görevinden uzaklaştırıldıysa da, elebaşıların bertaraf edilmesinden sonra Galata Kadısı oldu: Bilâhare Kahire ve Medîne’de kadılık yaptıktan sonra İstanbul Kadılığı pâyesinin elde etti. Bundan birjaç ay sonra, Şa’bân-1169’da (Mayıs-1756) Anadolu Kazaskerliği’ne, H. 19 Şa’bân 1171/M. 28 Nisan 1758 tarihinde de Rumeli Kazaskerliği'ne tayin edildi. Ancak rüşvet aldığına dâir şikâyetlerin artması üzerine H. 28 Zi’l-ka’de 1171/M. 3 Ağustos 1758 tarihinde azledilerek Manisa’ya sürüldü.
Yapılan tahkikat neticesinde iddiaların asılsız olduğunun anlaşılması üzerine affedildi. Affı için ricacı olan halefi Şeyhü’l-islâm Kara Çelebizâde Âsım Efendi’nin H. 28 Cemâziye’l-âhir 1173/M. 16 Şubat 1760 tarihindeki vefatı üzerine şeyhü’l-islâmlığa tayin edildi. Ancak sert mizâcı nedeniyle şiddetli muhâlefete marûz kaldığından 18 ay sonra azledildi. 5 seneye yakın mazûl kaldıktan sonra, H. 24 Zi’l-ka’de 1180/M. 23 Nisan 1767 tarihinde Dürrîzâde Mustafa Efendi’nin yerine def‘aten şeyhülislâmlığa getirildi. ve H. 13 Cemâziye’l-âhir 1182/M. 25 Ekim 1768 tarihindeki vefâtına değin görevde kaldı. Müntesiblerinden olduğu Murad Buhârî-i Nakşibendî’nin Eyüp, Otakçılar civârındaki zâviyesinde medfundur.
Eserleri
Hocaları
Talebeleri
Ketebe.org İsmail Orman
Dönemin ilim, san‘at ve kültür hayatının mümtâz sîmâlarından biri olan Veliyyüddîn Efendi bir hayli hayrât vücûda getirmiş olup bugün Veliefendi Hipodromu’nun bulunduğu mesîre alanı ile Bâyezid Cami yanında kendi nâmına izâfetle inşâ ettirdiği kütüphânesi bunların en meşhurlarıdır. Ayrıca çiçek yetiştiriciliğine meraklı olup 35 farklı lâle türü yetiştirdiği ve bunlardan bazılarının saray tarafından satın alındığı da bilinmektedir.
Zamanında “İmâd-ı Rûm” ünvânını ittihâz eylemiş değerli bir ta’lik-nüvis olan Veliyyüddîn Efendi, Durmuşzâde Ahmed Efendi’den öğrendiği bu san‘atta kısa zamanda terakkî göstermiş, Lâle Devri’nin dinamik ortamı içinde, Türk ta’lik hattının önemli kilometre taşlarından olan şîvesini te’sis etmişti. Bu münâsebetle Sultan Ahmed Hân-ı Sâlis’in takdîr ve iltifâtına nâ’il olduğu gibi, kendisine bir müddet yazı dersi dahi vermişti.
Osmanlı ta‘lik ekolünü İran çizgisinden ayırmağa çalışan şîvesi ile Mehmed Es‘ad Yesârî’nin elinde olgunlaşacak olan üslûbun hazırlayıcısı olarak kabul edilen Veliyyüddîn Efendi’nin, müze ve kütüphâneler ile özel koleksiyonlarda kıt‘a ve murakka’ları bulunmaktadır. Ayrıca zamanında inşâ edilmiş olan pek çok binânın kitâbesini de kaleme almış olup Hekimoğlu Alî Paşa ve Nevşehirli Dâmâd İbrâhim Paşa külliyeleri ile Sadrazâm Alî Paşa Manzûmesi’nin ta’lik kitâbeleri bu cümledendir.
Bunların hâricinde Üsküdar’daki Ayazma Cami ve kendi nâmına yaptırdığı kütüphânenin inşâ kitâbeleri ile Eyüp’teki Şeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi’nin kapısı üzerindeki manzûm kitâbe ve Aya İrini’nin tamir kitâbesini de yazmıştır. olan Veliyyüddîn Efendi, her hâlde resmî görevleri hasebiyle fazla öğrenci kabul edememiş olduğundan, tilmizlerinin adedi gösterdiği kudret nisbetinde değildir. Öte yandan kendisinden meşk almak isteyen Mehmed Es‘ad Yesârî’yi, doğuştan özürlü olduğu için “sağlamlar bitti, solaklarla mı uğraşacağız?” diyerek geri çeviren Veliyyüddîn Efendi’nin, hatt-ı ta’likte ibrâz eylediği kudret karşısında nedâmetini belli etmiş olduğu menkûldür.
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar İbnülemin Mahmud Kemal İnal
Hicrî 1134[1721] senesinde Acem Şâhı Hüseyin Şâh tarafından elçilikle İstanbul’a gönderilen Mürtezâ kuli Hân “Ta’lik yazı ancak Kişver-i İran’a mahsusdur!” iddi’asında bulunarak İran hattatlarından birinin “İmâd” imzası ile yazdığı bir kıt’ayı imtihân kasdı ile Defteremîni Mehmed Efendi’ye verdiğinden İstanbul’daki ta’lik hattatlarına gösterildi. Tedkîk etdiler, İmâd’ın yazısı olmadığını söylediler ve aynını yazdılar.