Abdülbâkî Ârif Efendi
نبذة عن الفنان
Mahzen kâtiblerinden Ammîzâde Mehmed Efendi'nin oğlu olup İstanbul’da doğdu. Bosnalı Bâlî Efendi ve ardından Memikzâde Mustafa Efendi’den dini ilimleri okuyup H. 1062/M. 1652’de mezun oldu. Hocasının Haremeyn müfettişliğinde bir müddet kâtipliğini yaptı. 1665’te medrese tahsîlini tamamladıktan sonra İstanbul’daki Defterdar Yahyâ Medresesi’nin müderrisliğine tayin edilen Abdülbâkî Ârif Efendi, 1668’deki imtihanı birincilikle geçince ibtidâ’-i hâriç pâyesiyle Ma’lûlzâde Medresesi’ne naklolundu. Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın himâyesinde hızla yükseldiği gibi, eniştesi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın da takdîrini kazanınca 1680’de Süleymaniye Müderrisi oldu. 1681’de Selânik Kadısı olan Abdülbâkî Ârif Efendi, “zevk ü safâya meyyâl olduğu” gerekçesiyle 1683’te Bursa’ya sürüldü. Dört seneye yakın burada kaldıktan sonra affedilerek Bursa Kadılığı’na tayin edildi. 1692’de Mekke pâyesi ile Kahire Kadısı, 1697’de İstanbul pâyesi ile İstanbul Kadısı olup 1702'de de Anadolu Kazaskerliği’ne getirildiyse de, Şeyhülislam Feyzullah Efendi ile ters düşünce on ay sonra arpalıkla emekliye sevk edildi. Feyzullah Efendi’nin tasfiyesinden sonra bu kez Rumeli pâyesini elde edip 1706 ve 1710’da iki kere Rumeli Kazaskeri olan Abdülbâkî Ârif Efendi, bir türlü vazgeçemediği gösterişli yaşam tarzı yüzünden her ikisinde de azledildi. Son azlinde sürgün edildiği Bursa’da sağlığı büsbütün bozulunca İstanbul’da ilametine izin verildiyse de, döndükten kısa süre sonra Eyüp’teki köşkünde vefât etti.
الأساتذة
التلامذة
Ketebe.org İsmail Orman
Dönemin ilim ve sanat hayatında önemli bir yere sahip olduğu bilinen Abdülbâkî Ârif Efendi’nin beste sahibi erbâb-ı musıkîden, el-sine-i selâsede şi’ir söylemeye muktedir dîvân sahibi şu’arâdan ve devrin önde gelen âlimlerinden olup kelâm, ahlâk, siyer gibi dînî ilimlerle sarf, nahiv ve belâgatta engin bilgi sahibi olduğu menkuldür. Nitekim Menâhicü’l-usûl, İmra’e Nehsef Risâlesi, Mi’râciyye ve Makame-i Kandiyye adlı te’lif eserleri vardır. Ayrıca İsâm’ın Farsca, İsti’are Risâlesi'ni kaleme almış, Ahlâk-ı Nâsırî’ye de mukaddime yazmıştır.
Vefâtına meşâhir-i şu‘arâdan olan tilmizi Vehbî şu tarihi düşmüştür:
Dedim giryân giryân mevtinin târihini Vehbî
Gidüb Ârif Efendi kaldı ismi dehrde bâkî
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Beşer-tabî’at, melek-haslet, fâzıl-ı agâh, ârif billâh, İmâdüddîn-i hıtta-i irfan, mîr-livâ-yı nükte-şinâsân olup pederi Kasımpaşa nâm mahalde sakin, Tersâne-i Â’mire küttâbından Ammizâde demekle şöhret-dâdedir. Kendileri şeb ü rûz verziş ü tahsîl-i kemâlâta sa’y ü gûşiş ile her fenni kemâ-yen baği tekmil edip zâhir ü bâtını ma’mûr, yektâ-süvâr-ı meydân-ı şi’r ü inşâ ve hâ’iz-i kasabü’s-sebak, mizmâr-ı esrâr-ı “Zâlike fazlullâhi yu’tîhi men yeşâ’u”* olup husûsâ hüsn-i hatt-ı ta’lîkte Muhammed-i Tebrîzî’den temeşşuk ile müşârün bi’l-benân-ı hâme-kârân-ı cihâ-niyân olmuştu. Zât-ı fezâ’il-meşhûnları mekteb-i hakîkat-i netîce-i mukaddimeteyn-i kâfu nûn ve isbât-ı zâtta îrâd olunmuş bir delîl-i sıhhat-nümûndur.
Âlim ü fâzıl u hattat u fakîh-i nahvi
Fârsî-dân u mezâyâ-yı sürûda vâkıf
Şâ’ir-i fâhir ü münşî vü müverrih ya’nî
Cümleyi beyt-i mu’ammâ gibi hâvi Ârif
Şeyhü’l-islâm-ı âlî-nâm Minkârîzâde Yahya Efendi merhûmun Koğacı Dede imtihanında bâlâ-pervâz-ı takrir ile ser-âmed, ders okuyup ba’de’t-tedrîs on altı senede Selanik rütbesini te’sîs edip ba’de’l-azl Bursa ve Mısr olup İstanbul kâdîsi ve sadr-ı Anadolu ve Sadr-ı Rûmeli, her birinde ikişer kerre şeref-mekîn olup garâib-i ittifâkiyyedendir ki, iki kerre nefy ü iclâya dahi mübtelâ olmuştur. Ehl-i keyf, lâkin hak-gûyîde sell-i seyf idi. Ba’de’l-ıtlâk meşkhâne-i bekaya rıhlet ve Ebû Eyyûb-i Ensârî Türbe-i şerîfesi ittisalinde azm-i cennet eylediği sâl Şeyhzâde Yahya Sıddîk Efendi’nin “Ârif billâh Abdülbâkî-i adn-âşiyân” (1125) ve Mehmed-i Kâmi Efendi’nin “Ârif billâh dîdâr ile olsun ber-güzîn” (1125) târihleriyle ve Seyyid Hüseyn-i Vehbî Efendi dahi bu mısra’-ı âlem-ârâ ile rûh-ı ârifâneyi şâd eylemiştir:
Gidüp Ârif Efendi kaldı ismi dehr-de bâkî (1125).
Hüsn-i hatla niçe mukatta’ât u murakka’ât ve kütüb-i nefise ketb ü tahrîr ile isbât-ı zât edip âsâr-ı ilmiyyelerinden kelâmda Menâhicü’l-Vusûl ve nahvde İmrü’ün ve Mefsuhu Risâlesi ve Lâm-ı Ta’rîf Risâlesi ve Siper-i İerife ve Mi’râciyye-i münîfe ve Kandiye fethine Makâme-i Kandiyye cem’ edip ve İsâm’ın Fârsî İsti’âre Risâlesi’ni ve mukaddime-i Ahlâk-ı Nâsırî’yi terceme vü ta’rîb edip* elsine-i selâsede müdevven dîvânı ve Eyyûb’da bir medresesi vardır. Bu beytü’l-kasîde zâde-i tab’-ı reşîd-i zât-ı ferîdleridir:
Mehabetle mukabil olduğunda saff-ı a’dâya
Kudümün gûş idince karşu çıkdı düşmenün câm
Ken’âniyân-ı hasreti itmiş zelîl ü hor
Ol Yûsuf-ı melâhati Mısr’a azîz iden