Kâtibzâde Mehmed Ref‘î Efendi
الصور
نبذة عن الفنان
Dîvân-ı Hümâyûn çavuşları kâtibi Mustafa Efendi’nin oğlu olarak İstanbul’da doğdu. Bu münâsebetle “Kâtibzâde” künyesiyle tanınırdı. Ulum-ı mütenevvi’a ve tıp dersleri aldıktan sonra Ebezâde Abdullah Efendi’ye mülâzım olup 1714’teki imtihânı geçince Mehmed Paşa Medresesi’nin müderrisliğine tayin edildi. Tıp ilmindeki mahâreti nedeniyle bir müddet sonra ilâveten saray hekimleri arasına dâhil edildi.
Daha sonra Şehîd Alî Paşa Medresesi’ne nakil ve nihâyet Süleymaniye Müderrisliği’ne terfi etti. 1737 yılında Bursa Kadısı olarak ilmiye sınıfına alındı. Daha sonra Galata Mevleviyeti’ne ve ardından Mekke-i Mükerreme Pâyesi’ne nâil olup Mehmed Ârif Efendi’nin azli üzerine 1758’de hekimbaşı nasbedildi. Bu görevde iken sergilediği başarılı yönetim ve sağlık alanında yapmaya çalıştığı reformlar nedeniyle Sultan 3. Mustafa’nın hürmet ve takdîrini kazandığı gibi, sultanın pek çok ihsânına nâil oldu.
1759’da Anadolu Pâyesi’yle İstanbul Kadılığı’na tayin edilen Kâtibzâde Mehmed Ref‘î Efendi, 1760’ta Anadolu ve 1762’de de Rumeli pâyelerini ittihâz eyledi. H. 7 Cemâziye’l-evvel 1183/M. 8 Eylül 1769 tarihinde doksan yaşına yaklaşmış olduğu hâlde vefât ederek, Çarşamba’da Koğacı Dede Türbesi hazîresine defnedildi. Vefâtına Çeşmîzâde Mustafa Reşîd Efendi şu beyti tarih düşmüştür:
Gitti ol ferd-i zamâne dedi târîhi Reşîd
Kıla ‘adn içre mekân rûh-ı re’îsü’l-hükemâ
الأساتذة
التلامذة
Ketebe.org İsmail Orman
Tıp ve dînî ilimler alanlarında kaleme aldığı Risâle-i İllet-i Mesâne, Risâle-i İllet-i Sadriyye, Risâle fî Za‘fi’l-bâh, Risâle-i Pâd Zehr Anber ve Risâle fî Evcâi’l-mefâsıl gibi te’lif eserleri ile müretteb dîvânı bulunan Kâtibzâde Mehmed Ref‘î Efendi, dönemin aydınları arasında ön sıralarda yer almaktaydı. Hatta öğrenmeye, açlık düzeyinde meraklı olduğu menkuldür. Ayrıca ilmi kadar fazlıyla da meşhur olup Gülşenî Târikatı’ndan Şeyh Edirnevî La’lî Efendi’den el aldığı da bilinmektedir.
Hüsn-i hat sahasına Kevkeb Derviş Mehmed Efendi'den aklâm-ı sitte, Abdülbâkî Ârif Efendi’den de ta’lik meşkederek girmiş olan Kâtibzâde Mehmed Ref‘î Efendi, ilmiye mensubu olması hasebiyle daha ziyâde ta’lik üzerine yoğunlaşmış ve Durmuşzâde Ahmed Efendi’den istifâde ile 1720’lerden itibâren İran tarzı ta’lik hattına yeni bir yorum katarak, yaşadığı dönemde İmâd-ı Hasenî’ye nisbetle “İmâd-ı Rûm” ünvânıyla anılmıştı.
Buna mukabil altmış yaşından sonra yeniden aklâm-ı sitteye merak sarıp yakın arkadaşı olan Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi’den yeniden meşke başlayarak icâzet aldığı, yine kendisi gibi pîr olan Eğrikapılı’ya da hatt-ı ta’likten icâzet vermiş olduğu bilinmekte olup onun ilim ve san‘ata ne kadar düşkün olduğunu ve menba’ını bulduğunda feyz-yâb olmayı ihmâl etmediğini göstermektedir.
Ta’likteki kudret-i fevkaladesini Nur-ı Osmaniye Cami ve medresesinin, Kasım Paşa Cami avlusundaki Feyzullah Efendi Çeşmesi ile Saraçhâne’deki Seyyid Mustafa Efendi Çeşmesi’nin ve Eyüp’deki Şeyhü’l-islâm Mustafa Efendi Manzûmesi’nin inşâ kitâbelerinde göstermiş olan Kâtibzâde Mehmed Ref‘î Efendi, Zeyrek’teki Soğukkuyu Cami hazîresinde medfûn olan hocası Tokadî Mehmed Emîn Efendi’nin mezartaşı kitâbesini de kaleme almıştır.
Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen müze ve koleksiyonlarında kıt‘a ve meşkleri bulunan Kâtibzâde Mehmed Ref‘î Efendi’nin yukarıda zikredilen te’lif eserlerinin bizzat kendisi tarafından ta’likle yazılmış nüshaları Süleymaniye Kütüphânesi ile Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphânesi’nde bulunmaktadır. Ayrıca Hayât-âbâd adlı mesnevisinin kendi hattıyla yazılmış H. 1131/M. 1719 tarihli nüshası da özel koleksiyondadır.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Pederleri kâtib-i serhengân-ı dîvân-ı hümâyûn olmakla kendileri "Kâtibzâde Efendi" demekle şöhret-nümûndur. Fi’l-asl hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshi Kevkeb Hafız Mehmed Efendi’nin sitâre-i enâmil-i kemâlinden istinâre vü istikmâl edip ba’dehu maşrık-ı şümûs-ı merâsim, nâmdaş-ı Ebi’l-Kâsım Hâce Mehmed Râsim Efendi’den izn-i ketebeyi zamîme-i kemâlât-ı sâ’ireleri eylemişlerdir. Hattâ bu ruh-temizin cem’i resîde-i sem’-i iltifatları olup “Allâhu veliyyü’t-tevfîk” terkîb-i dakîkini celi müsennâ kalemle iki aded varak-pâreye tenmîk buyurup zımnîce du’â ve bizi dahi yazsın diye müzehhib-i yegâne Sultânselîmli Reşîd Mustafâ Çelebi ile tenbîh ü inbâ buyurmuşlardır. Râsim-i mersûm dahi hüsn-i hatt-ı ta’lîkte bunların dâmen-i hâme-i icazetlerine ta’alluk eylemekle iki üstâd-ı adîmü’l-akrân meclis-i vâhidde birbirine izn-i vaz’-ı ke-tebe ile ikrâm eylemek bunların hasâ’isinden olmakla şu târih denilmiştir:
Yazar tebriki târihin bu iki izn içün hâine
İcâzet birbirinden aldı iki kâmil-i dânâ (1153)
Ahvâl-i sâ’ireleri cerîde-i ta’lîkiyânda yazılmak çesbân göründü. Sadr-ı Rûm’dan ma’zûlen re’îsü’l-etıbbâ-yı şehriyârî iken Cumâda’l-ûlâ’nın yedinci isneyn gecesi sâhilhânesinde rıhlet ve ertesi günü Sultân Selim Câmi’nde namazı edâ olunup Koğacı Dede Türbesi kurbünde Şeyhü’l-islâm-ı esbak Ankaravî Mehmed-i Emîn Efendi’nin hem-sâyesi oldu. Târîhi “kâtib-i ahsenü’l-hat” (1182) terkibi olmuştur.