Zühdi İsmail Ağa
Eski Zühdiمدرسة الحافظ عثمان في الأقلام الستة
الصور
نبذة عن الفنان
Zindankapısı’nda kunduracı esnafından Hasan Efendi’nin oğlu olarak İstanbul’da doğdu. Kendisi de baba mesleğine devam etmişse de, hüsn-i hatta heveskar olduğundan Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi’den sülüs ve nesih meşkine başlamış, ancak daha sonra terk ederek, dükkânına daha yakın olan Sultanhamam’daki Alaca Mescid’in imâmı Anbarîzâde Derviş Alî Efendi’ye devâm etmiştir.
Uzun müddet istifade etmiş olduğu hocasının icâzet veremeden vefâtı üzerine yazı ile ilgisini kesmeyip bilhassa eslâfın yazılarını tedkîk ile kısa zamanda Hâfız Osman tarzında sülüs ve nesihte mâhir, özellikle de taklidde fevkalade kudretli bir hattat hâline gelmiştir. Ancak, “icâzeti yokdur!” diye laflar çıkınca Suyolcuzâde Mehmed Necîb Efendi’ye mürâcaat etmiş, Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi’nin de hazır bulunduğu cem‘iyyette yazdığı kıt‘a ile icâzet almıştır.
Her halde mesleğinin ağırlığına dayanamayan zayıf bünyesi nedeniyle sağlık sorunları yaşayan ve çoğu zaman yatarak yazı yazmak mecburiyetinde kalmış olan İsmâ‘il Zühdî Ağa, 9 Temmuz 1731 tarihinde, genç denilebilecek bir yaşta olduğu hâlde vefât etmiş ve Üsküdar’da Miskinler Tekkesi civârında gömülü olan hocasının yanına defnedilmiştir.
أعماله
الأقارب
الأساتذة
التلامذة
Ketebe.org İsmail Orman
Kendinden sonra yaşayan aynı adlı hattattan tefrîk için, hattâtîn meyânında “Eski” lâkabı ile anılmış olan İsmâ‘il Zühdî Ağa’nın, kitâbesi tilmizlerinden Kâtibzâde Mustafa Efendi yazılmış olan şâhidesi bugün mevcut değildir. Şeyhü’l-islâm Küçük Çelebizâde İsmâ‘il Âsım Efendi de vefâtına şu tarihi düşmüştür:
Ola hattat İsmâ‘il Zühdî’ye cinân menzil
Sultan Ahmed Hân-ı Sâlis’in İstanbul surlarını tamirine tarih olmak üzere Ahırkapısı’na ve Narlıkapı’ya asılan H. 1140/M. 1728-1729 tarihli kitâbeleri yazmış olan İsmâ‘il Zühdî Ağa’nın Alanya Müzesi’nde H. 1139/M. 1727-1728, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde de H. 1140/M. 1728-1729 tarihli murakka’ları, Âşir Efendi Kütüphânesi’nde de H. 1138/M. 1726-1727 senesinde nesihle istinsâh etmiş olduğu Bâlî Fîrûz Efendi’nin Mizân-ı Hat adlı eseri vardır.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Âşık Paşa Câmi’i civârında sâkin olup evâ’il-i hâlinde Zindânkapısı’nda haffâf iken üstâd-ı âgâh Seyyid Abdullâh Efendi’den bir mikdâr ta’allüm edip bu’d-i mesâfe bahânesiyle kurbüne atf ile Anbârîzâde İmâm Alî Efendi’ye iktidâ ile niçe zamân temeşşuk eylemiştir. Kable’l-izn üstâdı rıhlet eylemişti. İcâzetinde niçe güft ü gû şöhret bulup ez-cümle üstâdının şürekâsından Devhatü’l-Küttâb sâhibi Suyolcuzâde Mehmed-i Necîb Efendi’ye âsâr-ı hattiyyesinden biri tahtına bilâ-temeşşuk bir izn yazmak niyâzında olduklarından, onlar dahi reddeylemeyip kayd u tenmîk icâzet buyurup nâmdaş-ı Ebü’l-Kâsım Hâce Mehmed Râsim Efendi dahi mecliste bulunmakla onlar dahi du’â buyurdukları sikâttan mesmû’umdur. Lâkin bu eyyâmda bir sülüs karalamasını ziyâret eyledim, “Min telâmîzi Derviş Alî” diye kaydeylemişti.
Biz nâkilüz esahhını ancak Hudâ bilür.
Meleke-i taklidi bir mertebeye resân eylemişti ki, eğer mu’ammer olsa âyetün min âyâtillâh olur idi. İstanbul kapılarından birinde bu târîh-i ta’mîr onların hatt-ı destidir:
Asr-ı Sultân Ahmed-i vâlâ-cenâbHısn-ı İstanbul’ı âbâd eyledi (1140)
İlel ü emrâza mübtelâ olmakla kıta’ât u nüsahından gayrı bir eser ibkâsı mümkin olmamıştır. Onu dahi ber-kafâ istilkâ ve ba’dehu imlâ ederdi. Rıhletine bu târih mesmû’-ı abd-i fakirdir:
Şîve-i firdevse kıldı Zühdî İsmâ’îl fedâ (1144)
İslam Ansiklopedisi M. Uğur Derman
İstanbul’da doğdu. Aynı adı taşıyan daha sonraki meslektaşından ayırt edilmek için “Birinci”, “Eski” lakaplarıyla yahut Zühdü İsmâil Ağa olarak anılmıştır. Babası Hasan Efendi’dir. Eminönü Zindankapısı’nda ayakkabıcılıkla uğraşırken hat sanatına ilgi duydu. Yedikuleli Hâşimîzâde Seyyid Abdullah Efendi’den sülüs ve nesih yazılarını meşke başladı. Ancak Yedikule’nin iş yerine uzaklığı sebebiyle Sultanhamam Marpuççular semtindeki Alacamescid (Çelebioğlu Mescidi) imamı Anbarîzâde İkinci Derviş Ali’nin hat derslerine devam etti. İcâzet almaya hak kazandığı sırada Derviş Ali vefat edince Eğrikapılı Mehmed Râsim’in de bulunduğu toplantıda Suyolcuzâde Mehmed Necib Efendi kendisine icâzet verdi.
Şeyh Hamdullah ve Hâfız Osman’ın eserlerine bakarak taklit melekesini geliştiren İsmâil Zühdü devrin önde gelen hattatları arasında yer aldı. Hayatı çeşitli hastalıklarla geçtiğinden yazılarını umumiyetle yatar durumda iken yazdı. Vefatında Karacaahmet Miskinler Tekkesi yakınında hocası Derviş Ali’nin kabrinin yanına gömüldü. Mezar taşı kitâbesini öğrencilerinden Kâtibzâde Mustafa Efendi yazdı. Ancak kabrinin yeri bugün belli değildir. Şeyhülislâm Küçükçelebizâde İsmâil Âsım Efendi vefatına, “Ola hattât İsmâil Zühdî’ye cinân menzil” mısraıyla tarih düşürmüştür.
İsmâil Zühdü kısa hayatı içinde kitap, murakka‘ ve kıta nevinden eserler vermiştir. İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde (nr. 2433) muhafaza edilen 1140 (1728) tarihli ve on altı kıtalı sülüs, nesih meşk murakkaı, onun hat sanatında eriştiği seviyeyi gösteren güzel bir örnektir. Bunun yanında, III. Ahmed devrinde İstanbul surlarının tamiri esnasında Ahırkapı’nın üstündeki 1140 tarihli celî sülüs tamir kitâbesinin İsmâil Zühdü tarafından yazıldığı imzasından anlaşılmaktadır: “Asr-ı Sultân Ahmed-i vâlâcenâb / Hısn-ı İstanbul’u âbâd eyledi.” İsmâil Zühdü’nün Kâtibzâde’den başka talebeleri arasında Çömez Ömer, İbrâhim Rodosî ve aynı zamanda ebru üstadı olan Ayasofya hatibi Mehmed efendiler ünlü hattatlardandır.
BİBLİYOGRAFYA
Suyolcuzâde, Devhatü’l-küttâb, s. 58; Müstakimzâde, Tuhfe, s. 119-120; Habîb, Hat ve Hattâtân, İstanbul 1305, s. 99-100; Cl. Huart, Les calligraphes et les miniaturistes de l’orient musulman, Paris 1908, s. 160; Şevket Rado, Türk Hattatları, İstanbul, ts. (Yayın Matbaacılık), s. 135-136; M. Uğur Derman, “İsmail Zühdî”, TA, XX, 313.