Necmeddin Okyay
HezarfenPhotos
About Artist
Üsküdar Yeni Vâlide Cami’nin baş-imâmı ve Üsküdar Mahkeme-i Şer‘iyyesi baş-kâtibi Mehmed Abdünnebî Efendi ile Binnaz Hanım’ın oğlu olarak H. 11 Rebi’ü’l-ahir 1300/M. 29 Ocak 1883 tarihinde Üsküdar’da Durbali Mahâllesi’nde doğdu. Öte yandan doğum tarihine ilişkin olarak farklı kaynaklarda 1, 5, 9 ve 28 Ocak tarihleri de verilmektedir. Asıl ismi Mehmed Necmeddîn’dir. Üsküdar’daki Karakadı Mektebi’ni bitirdikten sonra Ravzâ-i Terâkkî Mektebi’ne girdi.
Atik Vâlide Cami’nin imâmı Kasabzâde Mehmed Efendi’den başladığı hıfz-ı Kur’an’ı, hocasının vefât etmesi üzerine mezkûr mektebin mu’allimlerinden Hâfız Şükrî Efendi’den tamamladı. Üsküdar’daki Kapudân Paşa Cami’nin imâmı Hâfız Ahmed Nazîf Efendi’den aşere ve takrîbden icâzet aldığı gibi, Tedkîkat-ı Şer‘iyye Meclisi mümeyyizânından, Çinili Cami’ imâmı Nûrî Efendi’nin Atik Vâlide Cami’ndeki dersine devam ederek icâzet-i ilmiyye aldı.
İlk yazı derslerini Ravzâ-i Terâkkî Mektebi’nin hüsn-i hat mu’allimi Hasan Tal’at Bey’den görüp rık‘a, dîvânî ve celî dîvânîden icâzet aldı. Hasan Tal‘at Bey ondaki istidâdı gördüğünden, 1902'deki mezuniyetini müteakib Nûr-ı Osmaniye Cami yanındaki meşkhâneye götürerek Bakkal Ârif Efendi’nin taht-ı tedrisine verdi. Bu esnâda Üsküdar Mekteb-i İdâdîsi’ne girdiğinden, mekteb müfredâtı meşkhâneye devamına mâni olunca haftada bir gün izin verilmesini talep etti. Kabul görmeyince de ikinci sınıfın başında mektebi terketti.
Eğitimine ara verdikten sonra ilim ve sanata daha fazla zaman ayıran Necmeddîn Okyay, babasının vefâtı üzerine peder-mânend usûlüyle Yeni Vâlide Cami imâm-ı sânîliğine tayin olundu. Daha sonra imâm-ı evvelliğe terfi’ ve ilâve olarak hitâbetini de der-uhde edeceği bu hizmeti, 1947 senesinde yaş haddinden teka’üde sevkedildiği güne değin sürdürdü. Medresetü’l-hattâtîn’in tesisinde muallimlik daveti aldıysa da, sehven şâkird olarak kaydedildi. Burada da Kâmil Akdik’ten sülüs ve İsmâ‘il Hakkî Altunbezer’den de celî sülüs ve tuğra dersleri almaya başladı. Yapılan hataya istinâden, ertesi sene mektebin ebrû ve âhar muallimliğine tayin edildi. Bilâhare mektebin mubassırlığını yaptı. Ayrıca yine bu senelerde Süleymaniye, Bostancı ve Erenköy rüşdiyelerinde rık‘a mu’allimliği yaptığı da bilinmektedir.
Medresetü’l-hattâtîn’in 1925’te Hattat Mektebi ve 1929’da Şark Tezyînî San‘atlar Mektebi’ne dönüştürülmesinden sonra da muallimliğe devam ettiği gibi, mektebin 1936’da Güzel Sanatlar Akademisi’ne bağlanmasının ardından da görevini sürdürdü. 1948 yılının ocak ayında buradan emekli olduktan sonra, sanat çalışmalarına adetâ bir “dârü’l-ma’arif” olan Üsküdar Toygartepesi’ndeki hânesinde devam etti. Son yıllarında gözlerine peydâ olan rahatsızlık nedeniyle sanat çalışmalarından uzak kalan Necmeddîn Okyay, 5 Ocak 1976 tarihinde, 93 yaşında olduğu hâlde vefât etti. 40 sene bilâ-fâsıla görev yapmış olduğu Üsküdar Yeni Vâlide Cami’nde edâ edilen cenâze namazını müteakib Karacaahmed’deki aile kabristânına defnedildi.
Contributions
-
Hüsn-i HatH. 1378 / M. 1958-1959
-
Ebru
-
Celi TalikH. 1341 / M. 1922-1923
-
Celi Talik, EbruH. 1335 / M. 1916-1917
-
Ebru
-
Celi Talik
-
Celi TalikH. 1366 / M. 1946-1947
-
Ebru
-
Celi Talik, EbruH. 1331 / M. 1912-1913
-
Ta’lîkH. 1380 / M. 1960-1961
-
Celi TalikH. 1369 / M. 1949-1950
-
Ta’lîkH. 1370 / M. 1950-1951
-
Celi TalikH. 1378 / M. 1958-1959
-
Ebru
-
Ebru
-
Celi TalikH. 1367 / M. 1947-1948
-
Celi TalikH. 1362 / M. 1943
-
Ta’lîk, Ta’lîkH. 1361 / M. 1942-1943
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
Ebru
-
EbruH. 1376 / M. 1956-1957
-
Ta’lîkH. 1371 / M. 1951-1952
-
Celi Talik, Ebru
-
Celi TalikH. 1343 / M. 1925
-
Ta’lîkH. 1375 / M. 1955-1956
-
Muhakkak, Celi SülüsH. 1377 / M. 1957-1958
-
Ebru
-
-
Ebru
-
Ebru
-
Celi TalikH. 1360 / M. 1941-1942
-
Celi TalikH. 1377 / M. 1957-1958
-
Ebru
-
Ebru
-
Celi Talik, EbruH. 1341 / M. 1922-1923
-
Celi TalikH. 1366 / M. 1946-1947
-
Celi SülüsH. 1366 / M. 1946-1947
-
Ebru
Relatives
Masters
Students
Ketebe.org İsmail Orman
Türk hat sanatının önde gelen ta'lik-nüvislerinden biri olan Necmeddîn Okyay, hatt-ı ta’liki Sâmî Efendi’den meşkederek H. 1323/M. 1905 senesinde icâzet almıştır. Bakkal Ârif Efendi’den başladığı aklam-ı sitte meşkini de H. 1324/M. 1906’da tamamlamıştır. Hutût-ı mütenevvi’ada icâzet ve mahâret sahibi hattâtînden olmakla beraber, Sâmî Efendi’nin tavsiyesiyle daha ziyâde ta’lik ve celî ta’lik üzerine yoğunlaşmış olan Necmeddîn Okyay, bu aklâmın tekâmülünde büyük rol oynamış ve XX. yüzyılın şüphesiz en büyük ta’lik-nüvisi olmuştur. Osmanlı dönemindeki muallimlik tecrübesi bir yana, Cumhuriyet'in ilanından sonra hat sanatının gelişimi için yapmış olduğu çalışmalar, Türk hat sanatı tarihi açısından son derece önemlidir.
Diğer müzelerde ve özel koleksiyonlarda da bir hayli âsârına tesâdüf edilen Necmeddîn Okyay’ın, Pierre Loti’nin İstanbul’da ikamet ettiği evin kapısı üzerinde, celî ta’lik ve Latin harfleri mahkûk kitâbesi görülmeğe sezâdır. Ayrıca celî sülüs hocası olan yakın arkadaşı İsmâ‘il Hakkî Altunbezer ile babası, meşâhir-i hattâtînden Mehmed İlmî Efendi’nin mezartaşını da o kaleme almıştır.
Osmanlı hat san‘atındaki mevki-i fevkaladesini temin eden bir diğer husus ise, hüsn-i hat konusundaki engin bilgisi ve bu konudaki kuvve-i hâfızası idi. Gördüğü bir yazıyı asla unutmaz, bu sâyede imzasız yazıların kime ait olduğunu kolaylıkla ta’yin ederdi. Hatta Hâfız Osman, İsmâ‘il Zühdî Efendi, Mustafa Râkım Efendi, Şevkî Efendi ve Sâmî Efendi gibi hayrânı olduğu hattatların yazılarını, hangi tarihte yazılmış olduklarını beyân edebilecek derecede tefrîk ettiği söylenmektedir. Bu fevkalade kabiliyetin getirdiği bilgi birikimi sâyesinde de, hüsn-i hat hususunda zamanının en önemli bilgi kaynağı hâline gelmiş idi.
Bununla beraber eslâfın yazılarını toplamak, tıpkı Kamil Akdik gibi, Necmeddîn Okyay için de ayrı bir tutku idi. Nitekim hüsn-i hattan kazandığı mebâliği, yine hüsn-i hat için sarfetmekten çekinmemiş ve mümtâz hattatlara ait nice elvâh-ı nefîseyi koleksiyonuna katmış idi. Bu hususta, Gâzî Mustafa Kemal’in Nutuk adlı eserinin özel baskıları için hazırlamış olduğu, herbiri ayrı desendeki cildlerin mukabilinde aldığı 400 lira ile Şeyh Hamdullah’ın Sultan Bâyezid Hân-ı Velî’ye ithâfen yazdığı Kur‘an-ı Kerîm’i satın almış olduğunu anımsatmakta fayda var.
Gençlik yıllarından itibâren titizlikle toplamış olduğu bu koleksiyonun 140 parçadan oluşan kısmını daha sağlığında Topkapı Sarayı Müzesi’ne bağışlamış olup mezkûr Kur‘an-ı Kerîm de o cümle içindedir. Diğer büyük kısmı ise ölümünden sonra Topkapı Sarayı ve Türk ve İslam Eserleri müzeleri ile Türk Petrol Vakfı arasında paylaşılmıştır. Kendi yazılarından oluşan bir koleksiyonu ise Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunmaktadır. Emekli ma’aşı olarak tahsîs olunan meblâğı usûlen alabilmek üzere kaleme alıp Akademi’ye vermiş olduğu yazılardan oluşan bu koleksiyonun tezhipsiz olanları ise, ne yazıkki 2001 yılında mahfûz bulundukları kasa birlikte ortadan kaybolmuştur.
Ketebe.org İsmail Orman
"Hezârfen" Necmeddîn Okyay
San‘atın her türüne olan düşkünlüğü ve hasletindeki mu’azzam kabiliyet nedeniyle el attığı her işte üstâd mertebesine erişerek, “hezârfen” lâkabına bî-hakkın lâyık şahsiyetlerden biri olan Necmeddîn Okyay, bu kadîm san‘atlarda ibrâz eylediği kudret ve sahip olduğu engin bilgi birikimini paylaşmaktan hiçbir zaman imtinâ etmeyerek, bu san‘atların yaşatılması için gösterdiği fevkalade gayret ile Türk sanatı tarihi içinde de mümtâz bir mevki’e ulaşmıştır.
Eğitimine ara verdiği dönemde, hüsn-i hattın dışında muhtelif sanatlarla meşgul olan Necmeddîn Okyay, Sultan Abdülazîz Han’ın okçubaşısı Seyfeddîn Bey’den kemânkeşlik ve kiriş imâlini, “hezârfen” lâkabı ile maruf Özbekler Dergâhı şeyhi İbrahim Edhem Efendi’den de kâğıd âharlama ve ebrû sanatını öğrendi. Ayrı bir fasıl açılacak derecede ma’rifet kazandığı kemânkeşliğin “ok” ve “yay”ını soyadı olarak alacak, ebrûculukta ise eski üstâdların yapamadığını yapıp karanfil, sünbül, lâle, hercaî menekşe, fulya ve gelincik gibi çiçekleri ebrûya nakşederek, kendi ismiyle anılan yepyeni bir tarz ortaya koyacaktı.
Ayrıca müderrisînden Konyalı Abdülfettahzâde Mehmed Vehbî Efendi’den de mürekkeb imâlini öğrendi. 1925 senesinde eline geçen terekeden çıkan cild kalıplarının verdiği şevkle mücellidliğe heves ederek, Bahâeddin (Tokatlıoğlu) Efendi’nin de katkısıyla tarz-ı kadîmede kitab cildi imâliyle de uğraşmaya başlayan Necmeddîn Okyay, Gazi Mustafa Kemal'in Nutuk adlı eserinin özgün cildlerini üretmiş ve Emin Barın gibi bir üstad-ı mahiri yetiştirerek, bu sanatın tarihe karışmasına mani olmuştur.
Necmeddîn Okyay’ın hünerleri, şüphesiz bunlarla da sınırlıdeğildir. Son olarak muhiblerinden İsmâ‘il Hakkî Altunbezer ve Gülcü Şükrü Baba’nın teşvîkiyle başladığı gül yetiştiriciliği faslından da bahsetmek gerek. Zirâ el attığı her şeyde olduğu gibi bu işte de kısa zamanda terâkkî eylemiş olan Necmeddîn Okyay, Toyagrtepesi’ndeki bahçesinde yetiştirdiği güllerle bazı müsâbakalarda madalyalar dahi kazanmıştı.