Edirnevî Mehmed Emîn Efendi
Hafız Osman Aklâm-ı Sitte Ekolü
Sanatkâr Hakkında
Halîl Efendi nâmında bir zâtın oğlu olarak H. 1141/M. 1729 senesinde Edirne’de dünyaya geldi. Mevâlîden Mehmed Rûhî Efendi’nin akrabâsından olduğundan iyi bir tahsîl gördü. Bu esnâda Haffafzâde Hüseyin Efendi’den sülüs ve nesih meşkederek, H. 1155/M. 1742'de onüç yaşında iken icâzet aldı. Edirne Sarayı’na Sultan Mahmud tarafından inşa ettirilen binâların kitâbelerinde sergilediği hüner Gümrük Emîni İshâk Ağa’nın dikkatini çekince, onun himâyesinde İstanbul’a giderek Teberdârân-ı Hassa Koğuşu’na girdi. Bir müddet Dârü’s-sa’ade Ağası Ahmed Ağa’nın kahvecibaşılık hizmetinde bulunduktan sonra hâcegân rütbesiyle Dîvân-ı Hümâyûn Kitâbeti’nde görevlendirildi. H. 1188/M. 1774 senesinde de Sultan Abdülhamîd'in silahdârlık hizmetine tayin edildi. Bu hâl üzere iken H. 1198/M. 1784 senesinde vefât etti. Edirnekapısı Mezarlığı’nda medfun ise de, mezarı mevcut değildir.
Hocaları
Talebeleri
Ketebe.org İsmail Orman
İcâzet cemiyetinde bulunan Nazîrâ İbrâhim Efendi şu beyiti tarih düşmüştür:
Nazîrâ bir ziyâde oldu hattat
Zihî hatt-ı dilârâ bârekellâh
Kâğıd üzerine muhârrer âsârına tesâdüf edilmemiş olan Edrinevî Mehmed Emîn Efendi, hâmîsi İshâk Ağa’nın Beykoz’da Ortaçeşme, Hünkâr İskelesi ve Kireçburnu mevkilerinde yaptırdığı çeşmelerin kitâbeleri ile Arap Cami’nin mahkeme tarafındaki kapısı üzerinde bulunan kitâbeyi kaleme almıştır. Sultan 3. Mustafa’nın inşâ ettirmiş olduğu Ayazma Cami’ndeki yazıları ise sanatının zirvesi kabul edilir. Edirne Sarayı'nın müceddeden inşa olunan aksamının cümle celilerini de yazmış olduğu bilinmektedir.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Mevâlîden Mehmed-i Rûhî Efendi’nin akribâsındandır. Hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshi temeşşuk edip Haffâfzâde Hüseyn Efendi merhûmdan on üç yaşında iken vaz’-ı lafza-i ketebe için ahz-ı icazet eylediği sâl Nazîrâ İbrahim Efendi’nin bu târihiyle mukayyeddir:
Nazîrâ bir ziyâde oldı hattât
Zihî hatt-ı dil-ârâ bârekallâh (1155)
İstanbul’a vusûl ve Gümrükçü Seyyid İshâk Ağa himmetiyle teberdârân ocağına duhûl eyledi. Ebü’l-Vukûf Nâzır-ı Dârü’s-sa’âde şehîd Ahmed Ağa’ya kahveci olmuşken sergi nezâretiyle tarîk-i hâcegâna sülük eylemiştir. Celi hat resmine heveskâr olup Beykoz Çeşmesi ve Hünkâr İskelesi ve Kireç Burnu nâm mahallerde olan celiler evâ’il-i vaktinin eseri olup Arab Câmi’nde mahkeme tarafında “Selâmün aleyküm bi-mâ saber-tüm” âyet-i kerîmesi ve Edirne’de vâki’ Sarây-ı Hümâyûn’da binâsına me’mûr olan ser-levha-i hâcegân Yûsuf Efendi ma’iyyetinde bulunmakla bi’l-cümle celileri bunların eser-i kalemleridir.