Hocazade Mehmed Enveri
KarakızŞeyh Hamdullah Aklâm-ı Sitte Ekolü
Fotoğraflar
Sanatkâr Hakkında
İstanbullu bir imâmın oğlu olduğundan “Hocazâde” künyesiyle tanınan Mehmed Enverî Efendi, bazı kaynaklarda da “Karakız” lâkabı ile anılmaktadır. Kur‘an-ı Kerîm’i hıfzettiği gibi Suyolcuzâde Eyyubî Mustafa Efendi’den sülüs ve nesih meşkederek icazet almıştır. Sesinin güzelliği nedeniyle Sultan Ahmed Cami müezzinlerinden olan ve senelerce hizmetten sonra ser-mü‘ezzinliğe yükselen Mehmed Enverî Efendi, Şeyh Hamdullah Üslûbu’nda tesis ettiği kendine has bir şîve ile şöhrete kavuşunca Şehzâde Mustafa’ya hüsn-i hat muallimi olarak tayin edilmişti.
Öta yandan şehzâdenin cülûsunda hediye ettiği Kur‘an-ı Kerîm
sayesinde, Şeyh Hamdullah’ın ders verdiği Fîruz Ağa Mektebi’nin meşk hocalığını
da elde etmiş olan Hocazâde Mehmed Enverî Efendi’nin, vefâtına değin sultanın
iltifâtına nâil olduğu gibi, zaman zaman huzurunda yazı meşketmiş olduğu dahi
bilinmektedir.
Son zamanlarında Hac vazîfesini ifâ etme arzusuyla Kırım
Hanı Selîm Girây’a bir Kur‘an-ı Kerîm hediye etmiş, karşılığında aldığı atiyye
ile 1694 yılında Hac’ca gitmiş olan Hocazâde Mehmed Enverî Efendi, dönüş
yolunda rahatsızlanmış ve Medîne’nin iki konak dışında vefât etmiştir.
Müstakîmzâde vefâtına tarih olmak üzere şu mısra’ı yazmıştır:
Mu‘allim kıla Hâcezâde’yi Allah me’vâya
Eserleri
Hocaları
Talebeleri
Ketebe.org İsmail Orman
Kırk kadar Kur‘an-ı Kerîm ile çok sayıda En‘am-ı Şerîf,
Delâ’ilü’l-hayrât, murakka ve kıt‘a kaleme almış olan Hocazâde Mehmed Enverî
Efendi’nin hüsn-i hatta son derece önem vermiş olduğu menkul olup, Hocazâde
Mustafa Efendi’nin vefâtı ile münhâl kalan Galata Sarayı meşk hocalığının,
peder-mânend usûlüyle yazıdan bî-haber oğluna verilmesini sindiremeyip görevi
ondan satın aldığı rivayet edilir.
Öte yandan kendi vadi’ini tesis eden Hâfız Osman’ın kemâlini beyân etmekten de imtinâ etmediği, hakkında her zaman övgüyle konuştuğu dahi nakledilmektedir. Ayrıca tasavvuf ile de ilgilenerek, Nakşibendî sülûkunu tamamlamış olduğu bilinen Hocazâde Mehmed Enverî Efendi, zamanın şi’ir ve musıkî meclislerinin de aranılan sîmâlarından biri idi. Hatta “Enverî” mahlâsı ile yazmış olduğu şiirleri ile güfteleri de kendisine ait olan dînî besteleri bulunmaktadır.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
"Hâcezâde" şöhretiyle meşhûr ve "Karakız" lakabıyla sevâd-ı a’zam-ı âlemde mezkûrdur. Hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshi Suyolcuzâde Mustafâ Efendi’den tahsîl ve izn ü icâzetiyle dahi tebcîl olunup ba’dehu At Meydânı kurbünde vâki’ Hazînedârbaşı Fîrûz Ağa Câmi’i mektebinde -ki makâm-ı Şeyh Hamdullâh’tır- mu’allim-i hat olmuştur. Sultân Ahmed Hân-ı Evvel Câmi’-i Şerifi'nde re’îsü’l-mü’ezzinîn idi. Kırk aded mushaf-ı şerif ve En’âm ve Delâ‘il emsâli eser-i münîf yadigâr u bergüzâr-ı rûzigâr eylemiştir. Tarîka-i Nakşbendiyye’ye mensûb idi. Devha’da Necîbâ imlâsı üzere Sultân Mustafâ Hân-ı Sânî bunların dahi ta'limlerine ahyânen nigâh-endâz olurlar imiş. Hattâ bir mushaf istiktâb ve bin kuruşla kâm-yâb eylemişti. Tatar Hân Selim Giray Sultân iltimâsıyla yazdığı mushaf hediyesini hacc-ı şerif zâd u râhilesine sarf edip avdette Medîne-i Münevvere’den iki konak iftirakında,
Ey pâdişeh-i kişver-i levlâk n’olaydı
Ol yir ki basardun gözümün nûrı olaydı
temennisiyle onda defîn-i zîr-i zemîn-i cennet-mekîn olduğu bu mısra’-ı fakîrâne ile zabtolundu:
Mu’allim kıla Hâcezâde’yi Allâh me’vâya (1106)
İslam Ansiklopedisi Hasan Aksoy
İstanbul’da doğdu. İyi bir öğrenim gördü, Hocazâde diye meşhur oldu; Karakız lakabıyla da tanınır. Hattat Suyolcuzâde Mustafa Efendi’den nesih ve sülüs yazıda icâzetnâme aldı. Daha sonra Fîruz Ağa Camii Mektebi’nde yazı hocalığı yaptı. Bu arada Sultan Ahmed Camii başmüezzinliğinde bulundu. Kaynaklarda Sultan II. Mustafa’nın zaman zaman Mehmed Enverî’den yazı meşkettiği ve onun yazı yazmasını seyretmekten hoşlandığı ifade edilmektedir. Mehmed Enverî’nin kırk adet Kur’ân-ı Kerîm, çok sayıda delâil ve en‘âm-ı şerif yazdığını Müstakimzâde bildirmektedir (Tuhfe, s. 479). Ayrıca Selim Giray’ın isteği üzerine bir mushaf yazmış ve kendisine bunun karşılığında verilen hediyeyi hac yolunda harcamış, hac dönüşü Medine yakınlarında vefat etmiştir. Müstakimzâde vefatına, “Muallim kıla Hâcezâde’yi Allah me’vâya” mısraını tarih düşürmüştür (a.g.e., s. 480).
Nakşibendî tarikatına mensup olan Mehmed Enverî hattatlığının yanı sıra dinî ve din dışı sahada şiirler yazıp dinî besteler yapmıştır. Şiirlerinde “Enverî” mahlasını kullanmış, ancak bugüne kadar divanına rastlanmamıştır. Güfteleri bestelenen Mehmed Enverî’nin bestelerine bazı el yazması güfte mecmualarında rastlanmaktaysa da günümüze ulaşan bir eseri bulunmamaktadır. XVIII. yüzyıla ait bir mecmuada Lutfî’nin bir na‘tını hüseynî-aşiran makamında bestelediği bildirilmekte (Soydaş, s. 94), XIX. yüzyılda derlenmiş dinî eserlere ait başka bir mecmuada ise aynı güfteyi hüseynî makamında bestelediği belirtilmektedir (Ural, s. 92). Müstakimzâde’nin Mecmûa-i İlâhiyyât adlı güfte mecmuasında Mehmed Enverî’nin bir na‘tının Tîznâm (Niznâm) Yûsuf Çelebi tarafından dügâh makamında bestelendiği kaydedilmektedir (Sağman, s. 313). Sadettin Nüzhet Ergun’un Türk Şairleri adlı eserinde şiirlerine örnek olarak iki kısa murabbaına yer verilmiştir (III, 1299).
BİBLİYOGRAFYA
Müstakimzâde, Tuhfe, s. 479-480; Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, İstanbul 1942, I, 50-51, 88, 273; a.mlf., Türk Şairleri, İstanbul 1945, III, 1299-1300; Şerafettin Ural, XIX. Yüzyıla Ait Bir Yazmada Dinî Mûsikî Güfteleri (yüksek lisans tezi, 1993), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 18, 24, 92; Avni Erdemir, Anadolu Sahası Musikişinas Divan Şairleri, Ankara 1999, s. 138-139; Necdet Yılmaz, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf, İstanbul 2001, s. 389, 466, 530; Şengül Sağman, Müstakimzâde’nin “Mecmûa-i İlâhiyyât” Adlı Güfte Mecmuası (yüksek lisans tezi, 2001), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 37, 313, 659; M. Emin Soydaş, XVIII. Yüzyıla Ait Bir Elyazması Mecmuada Dinî Mûsikî Güfteleri (yüksek lisans tezi, 2001), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 41, 64, 94, 122; “Enverî Mehmed (Karakız)”, TDEA, III, 53; Öztuna, BTMA, I, 259.