Kâtibzâde Mustafa Efendi
Hafız Osman Aklâm-ı Sitte Ekolü
Fotoğraflar
Sanatkâr Hakkında
Tersâne-i Â’mire kâtiblerinden Giridî Abdürrahim Efendi'nin oğlu olarak İstanbul’da doğdu. Babasının görevine nisbetle “Kâtibzâde” künyesiyle anılırdı. Sıbyân mektebini bitirdikten sonra dînî ilimler tahsîl etti. Ayrıca İsmâ’il Zühdî Ağa’dan sülüs ve nesih meşkederek H. 1140/M. 1727 yılında icâzet aldı. Hâcegândan İbrahim Hanîf Efendi’den de tuğra dersleri aldı.
Eğitimini tamamladıktan sonra imtihânla müderris oldu. Senelerce ilim tedrîsi yapmanın yanında, Aksaray’daki Hacı Bayrâm-ı Kaftânî Mescidi bitişiğindeki evinde talebeye hüsn-i hat dersleri verdi. H. 1169/M. 1755 yılındaki büyük yangınında evi yanınca derslerine Kayalar’daki yalısında devam etmeye başladı. H. 21 Receb H. 1173/M. 1759 tarihinde burada vefât etmekle, hânesi yakınındaki Kayalar Mezarlığı’na defnedildi. Mezartaşı kitâbesini tilmizlerinden Kerestecizâde Mehmed Efendi yazmıştır.
Eserleri
Hocaları
Talebeleri
Ketebe.org İsmail Orman
Müderrisînden, zarif, nüktedân, halûk, ehl-i irfân bir vücûd-i âli-cenâb bir zât olduğu nakledilen Kâtibzâde Mustafa Efendi’nin, Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde, Mustafa Âşir Efendi Kütüphânesi’nden intikal eden tarihsiz ve H. 1160/M. 1747 tarihli meşk murakka’ları vardır.(D. 2482, D. 2495).
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin
Pederi tersâne-i âmire kâtiblerinden olmakla kendileri “Kâtibzâde” diye âsârı hitâmına kaydederler idi. Hüsn-i hatt-ı sülüs ü neshte Zühdî İsmâ’îl Ağa merhûmdan temeşşuk ile “inâyet-i hat” (1140) târihinde üstâdlarından me’zûn olanların evvelidir. Sâbıku’z-zikr İbrâhîm-i Hanîf Efendi’den mecâlis-i müte’addidede tuğra dahi ta’allüm eylemişti. Aksarây kurbünde Kaftânî Hâcî Bayram Ağa Mescidi ittisâlinde vâki’ sa’âdethânelerinde ta’lîm-i talebe hidmetine ikdâm ile iştihâr-ı tâm bulup hezâr şâkirdân-ı kirâm sâye-i gülzâr-ı himmetlerinde üstâd-ı be-nâm olmuştur.
Her tarafı ma’mûr ve bi’l-hâssa Tarîka-i Sıddîkiyye’de dahi birâderleri Mehmed-i Sa’îd Efendi ile ma’an ahz-ı nisbet eylemiş bir vücûd-ı bihbûd-ı mestûr idi. “Âteş-i hikmet” (1169) târihinde vâki’ harîk-i kebîrde sa’âdethâneleri sûzân olup Kayalar’da vâki’ sâhilhânelerinde sâkin iken “Ser-i kalem bişiken mühr-ken dehân-ı devât” me’âli hasb ü hâli olup müderrisîn-i kirâmdan iken Recebü’l-ferd’in yirmi birinci düşenbe günü rıhlet ve Kayalar Mezâristânı’nda pederleri civârında kalem-i cesedleri kubûr-ı mevtâya vaz’ ve târîh-i rıhleti bu fıkra ile tuhfemize kaydolundu:
Server-ı ehl-i zîb-i hat göçdi (1173)
Silsile-i üstâdları nâmdaş-ı câmi’ü’l-Kur’ân, üstâd-ı âlemiyân, menba’-ı feyzü’l-esrâr-ı hüsn-peyvendî Hâfız Osmân Efendi merhuma peyveste olmadığı cihetten munsıfâne hareket-i üstâdâne ile merhûm-ı merkûmun vâdîsine evâhir-i vaktlerinde taklîdleri sebebiyle beyne’l-urefâ vücûhla haklarında teveccüh-i kulûb rû-nümâ olmuştu. Zarîf-i nüktedân, halûk-ı ehl-i irfân, mücerred-i pâk, nazîri nâyâb bir vücûd-ı âlî-cenâb idi.
Târîh-i seng-i mezarını şâkirdlerinden Mehmed Kerestecizâde yazmıştır.