KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri
KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri

Yusuf Demircikulu

Duâgû
Hattat
Ölüm Tarihi H. 1020
M. 1611-1612
Mezar Yeri İstanbul-Tophane, Karabaş-ı Veli Tekkesi

Fotoğraflar

Sanatkâr Hakkında

Bulgaristan, Samakov’daki demir ocaklarının ağalarından birinin kölesi olduğu için “Demircikulu” lâkabı ile anılan Yusuf Efendi, ocakta senelerce duacılık hizmetinde bulunduktan sonra ağasıyla beraber İstanbul’a hicretle hizmete Tophâne-i Âmire’de devam etmiştir. Bir hayli uzun yaşamış ve H. 1019/M. 1611 yılındaki vefâtının ardından Tophâne’deki Karabaş-ı Velî Dergâhı’na defnedilmiştir. İstanbul’a gittikten sonra, hüsn-i hatta heves ederek Abdullah Kırımî’den aklâm-ı sitte, Tâc Beyzâde Mehmed Efendi’den de dîvânî meşkeden Demircikulu Yusuf, her ikisinden de icâzet almmıştır. Başlarda Şeyh Hamdullah tarzının kudretli hattatlarından biri iken, daha sonra Derviş Mehmed’den istifâde ile Ahmed Karahisârî tavrını benimsemiş ve bilhassa celî sülüste tekemmüle ulaşmıştır. Nesihte ise Celâlzâde Muhyiddîn Çelebi’nin şîvesini taklît ederdi.

Eserleri

Hocaları

no image
Abdullah Kırımî
Aklâm-ı Sitte
no image
Dervîş Mehmed
Aklâm-ı Sitte

Talebeleri

no image
Nefeszâde Seyyid İbrahim Efendi
Aklâm-ı Sitte

Ketebe.org İsmail Orman

Kapdân-ı Deryâ Kılıç Alî Paşa’nın Tophâne’de inşa ettirmiş olduğu cami’in cümle hutûtunu yazmış olan Demircikulu Yusuf’un, Fâtih Cami’nin duvarına yazdığı “Fetih Hadîsi” ile Paşmakcı Alî Efendi Tekkesi’nin niyâz penceresi üzerine yazdığı “Kelime-i Şahâdet” günümüze intikal etmemiştir. Kılıç Alî Paşa Cami’nin cümle kapısı üzerindeki müsennâ âyeti ise sanatının zirvesi olarak kabul edilir.

Sicill-i Osmânî’de, Sultan Ahmed Cami’nin yazılarını da yazmış olduğu nakledilmekteyse de, tarih itibârıyla mümkün olmadığı gibi, bu yazıların Seyyid Kasım Gubârî tarafından yazıldığı bilinmektedir. 

Mezartaşı kitâbesi şöyledir:

Teveffa'l-merhum Hattat Yusufü'ş-şehir be-Demircikulu min tilâmiz-i Derviş Mehmed min tilâmiz-i Ahmede'l-Karahisârî, sene 1020

Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hattatin

Demirci Kulu demekle ma’rûftur. Topçu ocağında belde-i Samako’dan top-ı düşmen-kûb ifrâğ olunmak için hadîd tahsiline me’mûr ocak ağalarından miyânlarında Demirci Ağa diye ma’rûf kimesnenin abd-i memlûkü olmakla Demirci Kulu demekle şöhret-yâbdır ki, ocağ-ı mezbûrede ulûfeli du’âcılık hidmeti zamânında bunların imiş. Döküm vaktinde varıp ocak başında du’â hidmetini ba’de’l-edâ ocağ-ı mezbûrda îkâd-ı nâr olunur. Hâlâ vazîfe-i mezbûre merhûm-ı merkûmun medfeni olan hânkâh ki ağa-yı bâbü’s-sa’âde iken “medfûn-ı hânkâh” (937) târihinde rıhlet eden Karabaş Mustafâ Ağa ibn Kurd Bey’in zâviyesidir, onda şeyh olanların tasarruflarındadır. Sıhhatinde seng-i mezârıını yazıp “min telâmîzi Derviş Mehmed min telâmîzi Ahmed el-Karahisârî” diye tasrîh eylemekle Karahisârî dervişinin şâkirdânından olduğu müte’ayyindir. “Azîm” (1020) târihinde sinîn-i sinni mi’e-i kâmileye vâsıl iken rıhlet-i mısr-ı dârü’s-selâm edip rakam-ı târihini Hasan-ı Üsküdarî merhûm merkûm eylemiştir.
“el-Cevâdukadyekbû” meseli mantûkunca Gülzâr-ı Savâb sâhibi Nefeszâde İbrâhîm Efendi kendini mezbûr Yûsuf Efendi’ye nisbetle üstâdımdır diye tasrîh eder, lâkin târihini ve üstâdını ta’yinde seng-i mezârına muhâlefet edip sâhib-i Takvîm Kâtib Çelebi el-Hâc Mustafâ ve sâhib-i Devha Eyyûbî Mehmed-i Necîbâ dahi Nefeszâde’ye i’timâd u tebaliyyetle hatâ-yı mezbûru îrâd ederler. Ba’zıları dahi Yûsuf Efendi hutût-ı dîvânîyi Tâczâde Mehmed Efendi’den ahzeylemişlerdir, diye tastîr eder. Lâkin velâdetleri mülâhazasıyla ba’îd görünür, zîrâ Tâczâde’nin velâdetinden otuz sene mukaddem Yûsuf Efendi hüsn-i hat ile be-nâm olmuştu. Rahmetullâhi aleyhim ecma’în.
Ebü’l-Feth Sultân Mehmed Hân Câmi’-i şerifi dîvârında vâki’ feth hadîsi ve Kılıç Alî Paşa’nın -ki “fâtih-i vakt” (995) târihinde rıhlet eyledi- Tophâne’de binâ-kerdeleri olan câmi’in bi’l-cümle celi hatları ve Kasımpaşa’da Küçük Piyâle Câmi’i mukabilinde Paşmakçı Alî Dede Tekkesi Mezâristânı penceresi bâlâsındaki celi hatla “resm-i behişt” (1007) târihinde mersûm olan satr-ı şehâdeteyn ve sâ’ir âsârı dahi vardır. Kabr-i latifi vâkıf-ı mezbûrun merkad-i nazili dâ’iresindedir ki, zâviyenin pîşgâh-ı mihrâbında vâki’dir.